* İLETİŞİM NUMARALARI AYDIN KAYNARPINAR 05054830058ALİ BİLGİÇ 05055020621AHMET BAYAR 05357637429
* KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI ART NİYETLE KULLANDIKLARINI TESBİT ETTİK. BU NEDENLE NUMARALARI GİZLEDİK. ULAŞMAK İSTEDİĞİNİZ MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI İLETİŞİM BÖLÜMÜNDEKİ TELEFONLARI ARAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ
  SEYFİ GÜNAÇTI 1971 MEZUNUMUZ EĞİTİMCİ YAZAR
Adana yollarında
  MUSTAFA VARLI 1963 MEZUNUMUZ E.HATAY İL MÜFTÜSÜ
HAYIRLI SABAHLAR
  AHMET BULUT 1970 MEZUNUMUZ EMEKLİ GAZİANTEP İL MÜFTÜSÜ
ŞEFKAT ABİDESİ ANALARIMIZ
  DR ALİ CAYMAZ 1990 Mezunumuz
İMAM-HATİP LER
  SELAMİ KAYTANCI 1971 Mezunumuz Eğitimci
Deve kuşu gibi olmak!..
  GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
ANAMUR’DA BİR İLK: BILDIRCIN ÇİFTLİĞİM
  NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Diyanet İşleri Eski Başkanı’nın Mahcubiyeti!
  MUSTAFA AKDAĞ
İmam-Hatipler Yeniden Parlıyor
  İBRAHİM SAY 1999 Mezunumuz
EKMEK ARASI LAHMACUNDAN THE İMAM?A
  ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar
 
 
Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?
Çok iyi
İyi
Fena değil
Kötü

 
 

SELAMİ KAYTANCI 1971 Mezunumuz Eğitimci

DÜNYANIN VE İNSANIN YARATILIŞININ SIRRI NEDİR?

DÜNYANIN VE İNSANIN YARATILIŞININ SIRRI NEDİR?

Sayın YAŞAR ŞİMŞEK soruyor:

SORU : Sorulara verdiğiniz cevapları beğeniyle okuyoruz.

Özellikle:”Alevi bir kızla evlenilebilir mi?”sorusuna verdiğiniz cevap çok doyurucu idi.

Çok enteresan ki sizin cevabınızdan 1 gün sonra Mehmet Ali Erbil’in ÇARKIFELEK şov programında Alevilerle ilgili sözleri üzerine programın yayından kaldırılması ve Alevi cemaatinin ayaklanması sizin görüşlerinizin ne kadar isabetli olduğunu göstermişti.

Benim sorum biraz değişik olacak…

Biraz felsefi bir soru…Umarım cevap vereceksiniz…

Dünya’da aklın kabul edemeyeceği yaşantıları gözlemekteyiz. Bunların nasıl meydana geldiğini, nasıl yönetildiğini anlamak imkansız gibi..

Bu fizik ötesi olaylar karşısında ilim adamları bile ne yapacağını bilemiyor. Yani her şey ilimle anlaşılamıyor…

“İlmi ile amil olmak’” sözcüğü bu sırları açıklayabilir mi?

İnsanlar gerçekleri başkalarına anlatmıyorlar. Bunu gericilik sayıyorlar.

İnsan yaratılışla ilgili gerçekleri başkalarına da anlatmalı değil mi?

CEVAP : Görüş ve düşüncelerinizden dolayı sizi tebrik ediyoruz.

2 sayfalık mailinizi yukarıdaki şekilde özetlemeye çalıştım.

Sizin de belirttiğiniz şekilde muhteşem sırlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz.

Dünyadaki esrarı çözme ve anlayabilme kabiliyeti taşlara, ağaçlara, dağlara değil, insanlara verilmiştir.

Dünyadaki canlılar içinde sadece insanlara düşünebilme kabiliyeti verilmiştir.

Okyanuslar’ın derinliklerinde yaşayan balıklan düşününüz;  Ömürleri boyunca karanlık bir alemde dolanıp dururlar.

Bunlar için gece, gündüz, mevsim, güneş, ay ve yıldızlar yoktur. Dünyada sadece 2 şey vardır. Yenilecek ve yenilmeyecek şeyler..

Güneşin doğup batması, günlerin, mevsimlerin ve bir ömrün geçmesi onlar için bir mana ifade etmez.

Yeryüzünde 5 milyarın üstünde insan yaşamaktadır.

…Ve kendimizi de ihmal etmemek kaydıyla çevremizi bir laborant dikkatiyle incelediğimizde pek çok insanımızın denizin karanlıklarında yaşayan balıklardan farksız bir hayat sürdüğümüz gerçeği ortaya çıkar.

Görememekte, düşünememekte ve his edememektedirler.

Bütün gün güneşin altında dolaşıp güneşten haberdar olmayan milyonlarca insan vardır.

“Güneş niçin doğar-batar?Günler niçin gelir-geçer?.. O güneş asırlardır nasıl yanar?..

Biraz yaklaşsa bizi yakacak, biraz uzaklaşsa her şey donacak… Kimdir onu orada tutan?..” sorusunu hayatında bir defa olsun kendi kendine sormamış veya cevap bulamamış milyonlarca insan…

İnsan yaratılmışların en mükemmelidir.

Haber kanalları durumunda olan duyu organları tekniğin başarılarıyla

kıyaslanamayacak kadar mükemmeldir.

Gözün hassasiyetine sahip bir optik cihaz yoktur.

Hiçbir ses kontrol cihazı kulağa erişememiştir.

İnsan her bakımdan en harika cihazlarla donatılmıştır.

Fakat buna rağmen günübirlik his, heyecan ve düşüncelerin itişiyle “gözleri olduğu halde göremeyen”, “kulakları olduğu halde işitemeyenler” ve “derinlemesine düşünemeyen”lerin sayısı hesap edilemeyecek kadar büyüktür.

Fakat insan görmek ve düşünmek zorundadır.

Dünyada yaratılan varlıklar içerisinde en mükemmeli olan insanlar;  Doğruyu bulmak, gerçek hak din olan Müslümanlığa inanmak zorundadır.

Bugün % 98’i Müslüman olan bir ülkede yaşıyoruz…

Türk milleti olarak Müslümanlığı ve onun inanç esaslarını benimsediğimiz için de şanslı bir milletiz.

Bu şansımızı iyi kullanmak ve Müslümanlığın gerektirdiği şekilde yaşamak durumundayız.

Müslüman örnek insandır. Özü sözüne, sözü özüne uygun olandır.

Söylediğini yapan, yaptığını söyleyendir.

“İnsanlardan iyilik yapmalarını istersiniz de, kendinizi nasıl unutursunuz?..” ilahi ikazını  bilendir.

Sözü ve işi birbirine uymayanlar, ayet ve hadislerle şiddetle ikaz edilmişlerdir.

“Ey iman edenler; Yapmadığınız şeyi niçin söylersiniz. Yapmadığınız bir şeyi yapar görünmeniz, Allah katında büyük öfke ve gazaba sebep olur” ayeti bunun içindir.

Hz. Peygamber:
“Başkalarına iyilik emreden, fakat kendisi yapmayan, başkasını kötülükten nehyeden, fakat kendisi yapan” insanın kıyamet gününde azap göreceğini buyurmuştur.

Bu konuda başka hadisler de vardır:
“Geçmiş ümmetlerin helak olmalarının sebebi, kötülük yapanları bir yandan o kötülükten yasaklarken, diğer yandan onlara arka çıkmalarıdır.”

Devlet adamlarının, devleti idari eden yöneticilerin, yargı adamlarının, adalet dağıtması gereken hakimlerin, savcıların, ilim adamlarının, din adamlarının, devlet yöneticilerinin, yerel yönetimde görev yapan kişilerin halka söylediklerini yapmamaları uzak ve yakın tarihte acı olaylara sebep olmuştur.

Devleti idare edenler,devlet adamları vadettiğini yapmazsa, ilim adamı, bilim adamı, yazar ve çizer takımı yazdıklarına uymazlarsa, hukuk adamı, hakim ve adalet dağıtma durumunda olan kişiler başkalarına dağıttıkları adaleti kendileri için bağlayıcı saymazlarsa; amir, memuruna söylediklerinin aksini yaparsa: din adamı cemaatına yaptığı vaazı kendi nefsinde duymazsa, yerel yönetimler yapmayı vadettiklerini yapmazsa, cemiyette kıymet hükümleri, insanların birbirine güven hisleri ortadan kalkar.

Tarih; bilim adamlarının, devlet adamlarının, soruda belirttiğiniz şekilde bildiklerini söylemedikleri, başkalarına söylediklerini yapmamalarından doğan acı dramları sergiler…

İleri milletler, medeni milletler, yükselen cemiyetler, büyüklerinin tutarlılıklarıyla yükselmişler, kendilerini idare edenlerin tutarsızlıklarıyla da yok olup gitmişlerdir.

Toplum sözle değil, işle ayakta durur.

İmam-ı Safî Hz.lerinin;  “Bir iş bin lafa bedeldir” sözü bunu vurgular.

Ünlü bir bilgin bu konuda şöyle söylüyor;

“Sen başkalarına iyilik yapmalarını tavsiye ettiğin halde, kendin o kötülüğü yapıp duruyorsun. Bilsen bu senin için ne büyük kusurdur,”

“İlmî ile amil olmak” ibadette ihlasın şartıdır.

İlmi ile amil olmayanlar Kur’ân-ı Kerim’de üzerinde değerli kitaplar yüklü hayvana benzetilmişlerdir.

Söylediğini yapmak ve yapabileceklerini söylemek eğitimin ilk şartıdır.

Anne-babalar, Öğretmenler, eğiticiler, çocuklarına ve öğrencilerine söylediklerini kendileri yapmıyorlarsa, eğittikleri üzerinde sözleri geçerli olmaz.

Eğittikleri karşısında gülünç duruma düşerler… Onların ruh ve karakter yapılarında zıtlıklıklar oluştururlar…

Söylediklerini yapmayan politikacı ve yerel yönetime talip olanlar halktan kopar…

Seçmenin seçtiklerine, tabanın tavana itimadı sarsılır…

Yakın tarihte bunun acılarını da çektik…

Müslüman’ın özü sözüne, sözü özüne uygun olmalıdır..

Müslümanım diyen idarecinin, politikacının, yöneticinin ve bizlere hizmet verme vadinde bulunanların da özü sözüne-sözü özüne uygun olması gerekir.

Dili ile söylediğine kalbini inandırmayanlar, ibadet ve davranışlarında riyada olanlardır, gösterişte olanlardır.

Gösteriş yapmak Allah yanında da kulu yanında da kötü ahlâk örneğidir.

Müslüman yaptığını söylemeli, söylediğini yapmalıdır.

Hoşça kalınız.

 

28.06.2014