* İLETİŞİM NUMARALARI AYDIN KAYNARPINAR 05054830058ALİ BİLGİÇ 05055020621AHMET BAYAR 05357637429
* KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI ART NİYETLE KULLANDIKLARINI TESBİT ETTİK. BU NEDENLE NUMARALARI GİZLEDİK. ULAŞMAK İSTEDİĞİNİZ MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI İLETİŞİM BÖLÜMÜNDEKİ TELEFONLARI ARAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ
  SEYFİ GÜNAÇTI 1971 MEZUNUMUZ EĞİTİMCİ YAZAR
Adana yollarında
  MUSTAFA VARLI 1963 MEZUNUMUZ E.HATAY İL MÜFTÜSÜ
HAYIRLI SABAHLAR
  AHMET BULUT 1970 MEZUNUMUZ EMEKLİ GAZİANTEP İL MÜFTÜSÜ
ŞEFKAT ABİDESİ ANALARIMIZ
  DR ALİ CAYMAZ 1990 Mezunumuz
İMAM-HATİP LER
  SELAMİ KAYTANCI 1971 Mezunumuz Eğitimci
Deve kuşu gibi olmak!..
  GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
ANAMUR’DA BİR İLK: BILDIRCIN ÇİFTLİĞİM
  NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Diyanet İşleri Eski Başkanı’nın Mahcubiyeti!
  MUSTAFA AKDAĞ
İmam-Hatipler Yeniden Parlıyor
  İBRAHİM SAY 1999 Mezunumuz
EKMEK ARASI LAHMACUNDAN THE İMAM?A
  ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar
 
 
Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?
Çok iyi
İyi
Fena değil
Kötü

 
 

NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar

Türkiye halkına karanfilli teşekkür

Hiç kimse yaşadığı toprakları keyfekeder terk edip başka bir ülkeye gitmez. Kolay mı, doğup büyüdüğünüz, yaşadığınız, suyunu içip havasını teneffüs ettiğiniz, çocukluk yıllarınızın geçtiği, her sokağında, caddesinde, mahallesinde, köyünde, tarlasında, bahçesinde, yağmurunda, çamurunda anılarınızın dopdolu olduğu ve bir bakıma aşk mesabesinde kutsiyet yüklediğiniz topraklardan kopmak ve kendiniziuzaklarda bulmak? Kolay mı, birden bire köksüz hale gelmek… kültürünüzden, örf ve adetlerinizden sıyrılarak bir bakıma yabana savrulmak?

Hiç kimsenin yaşamak isteyeceği bir durum değildir bu.

Kana susamış arena seyircisinin haline eş bütün dünya, iğrenilesi iç savaşları barbarca izliyor. Buna mukabil, kendi diktatör yöneticilerinin zulmünden kaçmaktan başka çaresi kalmayan mazlumlar… çoluğunu, çocuğunu ve en yakın akrabalarını kaybetmiş olmanın kahredici acısıyla, namusuna, şerefine ve geride kalanlarına sahip çıkmak gayesiyle, malından, mülkünden, bütün varlığından ve variyetinden vazgeçerek, yollara düşmek ve sahip çıkılır ümidiyle kardeş bir ülkeye sığınmak; bu ülkedeki akrabaların yanına bir “sığıntı” olmak gibi en kahredici ezikliği yaşamaya talip olmak… Kolay mı?

Bir bakıma “muhacir” olan bu insanların ruhî çalkantılarına yardımcı olmak bir yana, onlara bir “sığıntı” muamelesi yapmak, bu milletin öteden beri getirdiği misafirperverlik hasletlerine uygun düşmemektedir. Daha kötüsü, buolumsuz davranışların, provokatörleri cesaretlendirip bunu fırsata çevirmelerine zemin hazırlamış olmasıdır.

Son günlerde basına yansıyan ve içimizi acıtan haberlerin aktörleri bu kışkırtıcılardır. Türkiye’ye sığınan kardeşlerimize yönelik provokatif saldırıların yoğunluk kazanması da bunların eseridir. Sanki büyük bir ayrılık ve büyük bir olay varmış gibi suni bir gündem yaratarak kıyametler kopartılıyor.

Ülkemize kötülük yapmak için, bu ülkeye hizmet edenleri her vesileyle kötü göstermek ve halkın gözünden düşürmek üzere, olmadık oyunlara kalkışmak…Bu da o kötü niyetlilerin bulunmaz bahanelerinden biridir işte... Yeter ki halkın birliği ve dirliği sağlanmasın. Yeter ki çatışma çıksın. Yeter ki insanlar bir vesileyle kavga yapsın…

Bu kavga, bugün Türkiye’ye sığınan Suriyeliler’le oluyor. Bunun sebebi de, güya Suriyeliler’in geçimsizlikleri… Diyelim ki bu insanlar çok kötü ve huysuz(!), iyi de biz bu türden kavgaları ve çatışmalarıilk defa yaşamıyoruz ki!

80 öncesi, Çorum’da, Kahramanmaraş’ta yurttaşlarımız arasında tezgâhlanan kavgalar ne içindi? O zamanaramızda Suriyeli mi vardı? Elbetteyoktu! Olmadığı için de, orada kullanılan kışkırtıcı dil ve argümanlarbaşkaydı; Alevi, Sünni,Kürt, Türk, Laz ve diğer etnik varlıkların hepsi, mezhepçiliği ve ırkçılığı köpürtmenin aracı olarak kullanılmıştı…

Yine 93’te Madımak, Başbağlar katliamları… ve bir sürü ekilmek istenen nifak tohumlarıbunun içindi. Yoksa başka türlüsünasıl açıklanabilir?

Acı tecrübeler yaşayan ve bedel ödeyen halkımız, bu fitnebazlara şöyle sesleniyor:

“Haydi işinize! Bu Millet artık, kapkara kalbinizin kapkara oyunlarını görüp bozuyor ve tuzaklarınızı başınıza geçiriyor Allah’ın izniyle.”

***

Şimdi de bu milletin engin merhametine koşmuş Suriyeliler’e karşı tezgâh üstüne tezgâh düzenlemeye çalışıyorlar.

Hertürden sapkın bir yaşam tercihine methiyeler düzenleyenler,LGBT (Lezbiyen, gay, biseksüel ve trans) lere yazılarıyla destek üstüne destek verenler,bu sapkın duruşlarını unutmuş, millete emanet olmuş Suriyeli kadınlara çamur atıyor ve onları hayat kadını diye yaftalama ve aşağılama ikiyüzlülüğünü göstermekten çekinmiyorlar…

Hiçbir manevi değere saygısı olmayan bu güruhun beyinleri binlerce “alüfte”den daha mülevves olmasaydı, Suriyeli bu mültecilerin ne kadar masum ve pak olduklarını anlarlardı. Çünkü zalimEsed ve onun kudurmuş köpeklerinin şerrinden, tacizinden namuslarını ve şereflerini kurtarmaya yönelik çabalarını görürlerdi… O masum ve mazlumhalk, onların iddia ettiği gibi bir şenaatin sahibi olsalardı, o yolun yolcusu olarak Türkiye’ye gelmelerini gerektirecek ne olabilirdi?

İnsana daha acı vereni, bizim insanımız dediğimiz kimselerin de bu kötü niyetlilerin değirmenine su taşıma gafletleri! Ve yakılmak istenenateşi harlama safdillikleri! Suriye olaylarının daha başlangıç günlerinde, Hatay iline gelen muhacirlerle ilgili Emine Uçak Erdoğan’ın,18 Eylül 2012’de kulaktan dolma bilgilerle söylediği ipe sapa gelmez ifadeleri… Hatay’da mültecilerin, lokantalar ve hastanelerde çıkardıkları sorunlarla ilgili halkın tepkili cümlelerinden dem vuruyordu. Fakat kalbi söylediklerini onaylamadığından “Bu tip durumlar çok sık yaşanmıyor ancak şehir efsanesi gibi kulaktan kulağa yayılıyor kentte...” demek mecburiyetinde hissediyordu kendini.

“10 yıllık bir aradan sonra ikinci kez geldiğim Hatay’da…” diye başlayıp vedevam eden yazısından, 10 yıl sonra ancak Hatay’a gelebilen bir kimsenin kısa bir gezisinden realist ve isabetli bir tahlil beklemenin abesliği açıkça görünüyordu.

Esasen isabetli bir tahlil yapmak gibi bir derdinin olmadığı, yazarın, Star Gazetesi’nin Açık Görüş ekinde çıkan, “Hatay Kimlerin Hedefinde?” başlıklı bir yazıyı değerlendirirken,

“İktidar partisinin sert üslubunun ve iktidara yakın gazetelerin olayı tek pencereden gösterme çabalarının kentteki algıları nasıl etkilediğine değinmemek hakkaniyetli olmasa gerek…” demesinden belliydi.(Geniş bilgi için bkz. “Kent ve Kültür” kitabımız, Sonçağ Yayınları, S.61-65)

İktidarla alıp veremediğini, mülteciler üzerinden, Hatay ve Hataylılar üzerinden çözme gayretleri tutmaz. İşte böyle bocalatır insanı.

Suriyeli mülteciler, adımlarını henüz attıkları Hatay’da kapı kapı dolaşarak halka “mültecilere kiralık ev vermeyin!” çağrısındaki olumsuzlukta, böyle yorum yapanlarınpaylarının olup olmadığını düşünmeleri gerekir.

Aslında mesele, sadece Suriyeli mülteciler de değil. Bununla ilgili Atilla Yayla Hocanın güzel tespitlerini paylaşalım:

“Türkiye üç dört yıldır yoğun mülteci akınlarına şahit ve sahne oldu. Irak'taki iç savaştan kaçan yüzbinlerce insan ülkemize sığındı. Hükümet doğru olanı yaparak bu insanlara kucak açtı… Sağcı ve solcu ırkçılar, zaman zaman, sığınmacıların Arap ve Müslüman asıllı olmasından, bazılarının sokaklarda dilenmesinden veya iddialara göre, suç olaylarına bulaşmasından dolayı mültecilere nefret kusuyor. Hükümeti kapıları açıp mültecileri ülkeye soktuğu için kınıyor, suçluyor. Bu tavır çok yanlış. Türkiye'nin topraklarına sığınmak isteyen insanlara sınırlarını açmaması hem uluslararası hukuk açısından imkânsızdır hem de insanlık ahlâkına aykırıdır. Yoğun göçün sorun yaratması göçün engellenmesini değil sorunlarla mücadele etmeyi gerektirir. Sivil toplum unsurlarının da sığınmacılar aleyhine konuşmak, kampanya yürütmek yerine, bu mücadeleye destek olması beklenir…”(16.08.2014,Yeni Şafak)

Türk Hükümetinin mültecilere karşı gurur verici himaye politikası, bütün dünyaya insanlık dersi verir niteliktedir. İşin esasında bunu en iyi anlayan Suriyeli sığınmacılar olmuştur. Özellikle Suriyeli gençler, gördükleri misafirperverliğe karşı minnettarlıklarını ve teşekkürlerini “Teşekkürler Türkiye” yazılı broşürlerle, Kilis Caddelerinde dolaşıp vatandaşlara karanfil vererek belirttiler.“Bizlere sahip çıkan tüm Türkiye halkına teşekkür ediyoruz.”dediler.

 “Onlardan önce Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret/göç edip gelenleriseverler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir kaygı/rahatsızlıkhissetmezler. Kendileri ihtiyaç sahibi olsalar bile, ısrarla -onları- kendilerine tercih ederler. Her kim de nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr:9)

Ayetinde ifade edildiği üzere, hiç şüphesiz bu dayanışmanın temelinde, Yaratan’ın rızası ve yol göstericiliğinin yattığı bilinmelidir. Bu inceliği kavrayamayanların yapılanları anlamaları mümkün görünmüyor.

 

05.09.2014