* İLETİŞİM NUMARALARI AYDIN KAYNARPINAR 05054830058ALİ BİLGİÇ 05055020621AHMET BAYAR 05357637429
* KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI ART NİYETLE KULLANDIKLARINI TESBİT ETTİK. BU NEDENLE NUMARALARI GİZLEDİK. ULAŞMAK İSTEDİĞİNİZ MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI İLETİŞİM BÖLÜMÜNDEKİ TELEFONLARI ARAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ
  SEYFİ GÜNAÇTI 1971 MEZUNUMUZ EĞİTİMCİ YAZAR
Adana yollarında
  MUSTAFA VARLI 1963 MEZUNUMUZ E.HATAY İL MÜFTÜSÜ
HAYIRLI SABAHLAR
  AHMET BULUT 1970 MEZUNUMUZ EMEKLİ GAZİANTEP İL MÜFTÜSÜ
ŞEFKAT ABİDESİ ANALARIMIZ
  DR ALİ CAYMAZ 1990 Mezunumuz
İMAM-HATİP LER
  SELAMİ KAYTANCI 1971 Mezunumuz Eğitimci
Deve kuşu gibi olmak!..
  GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
ANAMUR’DA BİR İLK: BILDIRCIN ÇİFTLİĞİM
  NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Diyanet İşleri Eski Başkanı’nın Mahcubiyeti!
  MUSTAFA AKDAĞ
İmam-Hatipler Yeniden Parlıyor
  İBRAHİM SAY 1999 Mezunumuz
EKMEK ARASI LAHMACUNDAN THE İMAM?A
  ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar
 
 
Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?
Çok iyi
İyi
Fena değil
Kötü

 
 

NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar

Kurdun niyeti!

Kuzuyu yemek isteyen kurtla kuzu arasında geçen konuşmayı bilirsiniz. Hani, akan nehrin üst tarafında kurt, alt tarafında da kuzu su içmektedir. Kuzuyu yemeyi kafasına koyan kurt, kuzuya:

“Suyumu bulandırma!” demiş. Kuzu da:

“Nehir, senin tarafında bana doğru akıyor. Ben senin suyunu nasıl bulandırabilirim?” diye cevap verince, kurt hiddetlenmiş gibi yaparak:

“Olsun, ben sana bulandırma diyorum!..”  demiş, kuzuya.

İşte bunun gibi bir şey, son zamanlarda Türkiye’ye yüklenmek istenen olayların içyüzü…

İşin esasında, Türkiye başına buyruk bir ülke haline gelmiş, söz dinlemez olmuş, Ortadoğu’nun jandarması olarak kendini gördüğü ve herkesin bunu kabul ettiği İsrail’in yaptığı haksızlıkları, zulmü, döktüğü kanı ve terörizmini her platformda gündeme getirmiş, anlatmış ve bu devletin hamisi ABD ve AB ülkelerinin bu şımarıklığa ses çıkarmamış, aksine yaptıkları, onun savunma hakkı olduğunu söylemiş olmasını Türkiye, dünya kamuoyuna yüksek sesle açıklamış…

Diğer yandan bu emperyal ülkelerin menfaatlerini kesen işleri başarmış; 3. Köprü, 3. Hava limanı, Kanal İstanbul, HES, Marmaray ve daha birçok projenin sahibi olmuş… Yıllardan beri süregelen çatışmayı “Barış süreci” ile bitirme noktasına getirmiş. Böylece bu kardeş çatışmasından faydalanan ülkelerin menfaatine son vererek Doğu’da yatırımlara hız vermiş…

Eskiden Düyun-u Umumiye denilen IMF vasıtasıyla verdikleri borç para, yatırım yapmaya değil; ancak kendilerinin istedikleri yerlere harcanabiliyordu. Bir yandan, sözde yardım ediyor bahanesiyle minnet altında ezerken, diğer yandan bu borç sarmalını büyütüp güzel bir şekilde ülkenin kaynaklarını sömürüp gidiyorlardı. Oysa bugün, bu borç bitirilmiş ve “Borç alan emir alır” sözü hükümsüz kılındığından; artık sözleri geçmez olmuş…

Daha vahimi, yaptıklarıyla dünyaya kötü örnek olmaya başlamış, böylelikle bütün ülkeler yöneticilerine karşı başkaldırmaya başlamış…

Onlar için gidişat vahimdi! Durdurulmalıydı. Bunun için teorisyenleri uyumamalıydı. Tarihte komplo üstüne komplo yapıp devirdikleri iktidarlar, sayılamayacak kadar fazlaydı. Hatta bunların atalarının devleti olan Cihan Devleti, Devlet-i Âliye Osmaniye’yi bin bir oyunla tuş eden kendileri değil miydi?

İyi polis- kötü polis tezgâhıyla, bu devlete sokulmanın yollarını bulmamışlar mıydı? Öyle ki, içlerinden “kapı dinleyicisi” bir devleti, dost ve müttefik gösterip I. Cihan Savaşına soktuktan sonra onu yedi düvele karşı yalnız bırakıp beklenen sonunu hazırlamamışlar mıydı?

1953’te İran’da Musaddık’a karşı, 1973e Şili’de halk kullanılarak yapılan darbelerin arkasında kim vardı?

Tabii ki Amerika, CIA vardı. Kadim dostu, daha doğrusu teknik direktörü İngiltere ile beraber.

Amaçları ne idi?

Menfaatlerini engellemeye çalışan liderleri itibarsızlaştırıp iktidardan uzaklaştırmak.

İran Başbakanı Musaddık’ın, İran petrollerini millileştirmeye kalkışmasından daha büyük suç olabilir miydi?

***

Tarihteki şanlarına yakışır provokatörlüklerine bir yenisini ekleyerek Türkiye’nin de işini bitirmek istiyorlardı. Bulabildikleri kadar uşakları ve hainleri kullanarak… 7 Şubat 2012 MİT krizi, Mayıs 2013 Gezi kalkışması, 17 ve 25 Aralık 2013 darbe girişimleri hep bu amaca yönelikti. Ama olmadı. Başaramadılar. Diz çöktüremediler, boyun eğdiremediler Ülkeye, halka ve yöneticilerine…

Yeniden yeniden yeniden deneyeceklerdi.. Vazgeçmeden ve pes etmeden…

Bütün dünyanın gözü önünde, Suriye celladı tarafından, tanklar, scud füzelerinden tutun da varil bombalarına, kimyasal silahlara varıncaya kadar silahların her türlüsü masum halk üzerinde kullanılırken, binlerce insanın işkence altında öldürüldüğünü gösteren fotoğraflar karşısında bile kılları kıpırdamadı. Kaçmaktan başka çaresi kalmamış iki milyonu aşkın çoluk çocuğun yurtlarını terk etmesi ve Türkiye’ye iltica etmiş olmaları da ırgalamadı onları… Ne AB’yi, ne ABD’yi, ne İsrail’i ne bir başka küresel gücü…

Ama kendilerinin meydana getirdiği veya gelmesine sebep oldukları canavarları/Frankeştaynları kelle kesmeye başlayınca, ona karşı mücadele için dünyayı turlamaya ve müttefik aramaya başladılar…

Ve Türkiye’yi de bu mücadelede en ön saflarda görmek istediklerini utanmadan sıkılmadan söylediler… Hem de bu gelişmelerin başından beri, işin esasına ve çözüm yollarına yönelik Türkiye’nin gösterdiği bütün önerilerine kulaklarını tıkamışken…   

 

Not: Değerli okuyucularımın Kurban Bayramlarını, kutluyor hayırlara vesile olmasını diliyorum.

      

01.10.2014