* İLETİŞİM NUMARALARI AYDIN KAYNARPINAR 05054830058ALİ BİLGİÇ 05055020621AHMET BAYAR 05357637429
* KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI ART NİYETLE KULLANDIKLARINI TESBİT ETTİK. BU NEDENLE NUMARALARI GİZLEDİK. ULAŞMAK İSTEDİĞİNİZ MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI İLETİŞİM BÖLÜMÜNDEKİ TELEFONLARI ARAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ
  SEYFİ GÜNAÇTI 1971 MEZUNUMUZ EĞİTİMCİ YAZAR
Adana yollarında
  MUSTAFA VARLI 1963 MEZUNUMUZ E.HATAY İL MÜFTÜSÜ
HAYIRLI SABAHLAR
  AHMET BULUT 1970 MEZUNUMUZ EMEKLİ GAZİANTEP İL MÜFTÜSÜ
ŞEFKAT ABİDESİ ANALARIMIZ
  DR ALİ CAYMAZ 1990 Mezunumuz
İMAM-HATİP LER
  SELAMİ KAYTANCI 1971 Mezunumuz Eğitimci
Deve kuşu gibi olmak!..
  GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
ANAMUR’DA BİR İLK: BILDIRCIN ÇİFTLİĞİM
  NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Diyanet İşleri Eski Başkanı’nın Mahcubiyeti!
  MUSTAFA AKDAĞ
İmam-Hatipler Yeniden Parlıyor
  İBRAHİM SAY 1999 Mezunumuz
EKMEK ARASI LAHMACUNDAN THE İMAM?A
  ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar
 
 
Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?
Çok iyi
İyi
Fena değil
Kötü

 
 

GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar

DİN FONKSİYONUNUN TOPLUMA ETKİLERİ?

    2014‘ lü yılları yaşıyoruz.
    Son günlerde adeta din’le ilgili konularla yatıp kalkıyoruz.

    Televizyon kanallarında bile hemen-hemen bütün konularda din ön plana çıkıyor.

    Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda bile din konusu resepsiyona damgasını vurmuş durumda…
    Üniversite öğrencilerine kıyafet özgürlüğünde dini inançlar ortaya çıkıyor.
    Lise ve dengi okullarda dersler düzenlenirken din derslerinden söz ediliyor.
    Alevilikten söz edilirken din ortaya konuyor.
    Her yıl din’ler arası diyalog toplantıları yapılıyor…

    Siyasiler arasında çözülemeyen başörtüsü sorununun çözümü için Diyanet İşleri Başkanlığının görüşüne başvuruluyor…
    Dini bayramlar, ramazanlar, oruçlar, cumalar, ayinler, verilen dini beyanatlar yeri ve zamanı geldikçe ülkelerin gündemine oturuyor…

    Acaba din nedir? 
    Dine inanmanın sebepleri nelerdir? 
    Acaba din doğuştan mıdır? 
    Sonradan mı insanların zihnine yer etmiştir? 
    Dinlerde ortak özellikler nelerdir? 
    Hak dinler, batıl dinler günümüzde nasıl algılanmalıdır?
   Hıristiyanlıkla, Musevilikle, Müslümanlığın 2014 ‘lü  yıllardaki konumu nasıldır?

    Din;Allah'ın görevlendirdiği Peygamberler tarafından akıl sahibi insanlara tebliğ edilen, onlara rahat, huzur, saadet yollarını gösteren, onları dünya ve ahrette mutluluğa ulaştıran bir inanç sistemidir.

     Bazı fikir ve düşünceler insanlarla birlikte doğmuşlardır.
    Din fikri de insanlarla birlikte doğmuş, insanlık var olduğu sürece onunla birlikte yaşayacaktır.
    Allah yarattığı varlıklar içerisinde insanları kötülüklerden uzaklaştırma, iyiye güzele, doğruya yöneltmek için gönderdiği emirleri peygamberleri aracılığı ile göndermiştir.
    İlk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem'den, son Peygamber Hz. Muhammed (SAV)'e kadar 124 bin (bir rivayete göre, 224 bin) Peygamber gönderilmiştir. Peygamberler insanlık tarihi boyunca, Allah'ın emir ve yasaklarını insanlara bildirmiş, son Peygamber Hz. Muhammed'in gelişiyle birlikte Peygamberlik halkası tamamlanmış ve ilahi emirler onun bildirimi ile son bulmuştur.

    Peygamber; Cenabı Allah'ın, Cebrail (A.S) vasıtasıyla insanlara tebliğ etmek üzere vahiylerini bildirdiği seçkin kimsedir.

    Peygamberler; İnsanların dünya ve ahrette saadete ulaşmaları için lüzumlu prensipleri, Cenabı Allah'tan, Cebrail vasıtasıyla alan ve bu İlahi hükümleri ümmetlerine tebliğ eden İlahi elçilerdir.

    Peygamberlerde bulunan ortak özellikler; günahtan, isyandan, masum olmaları yani günah işlememeleri...
    Emanete riayet etmeleri...
    Doğru sözlü olmaları...
    Akıllı, uyanık, zeki olmaları...
    Ve... Allah'tan aldıkları emirleri ümmetlerine ulaştırmalarıdır.

    Bugün bütün insanlık en son gönderilen gaye-insan, ufuk-Peygamber Hz. Muhammed'in getirdiği dine uymakla yükümlüdür.

    Allah'ın, peygamberleri aracılığı ile gönderdiği din öyle ilahi bir kanundur ki; insanlara yaradılışlarının gayesini ve onlara mutluluk yollarını öğretir. İnsanların kendilerini yaratan yüce Allah'a karşı nasıl teşekkür edeceklerini, hangi ahlak kurallarına uymalarının gerektiğini hatırlatır.

    İnsanları en fazla etkileyen duygu din duygusudur. 
    Bu duygu sonradan öğretilmiş bir inanç şekli olmayıp doğuştan bir özelliktir.
    Bu özellik Hz. Adem'le birlikte doğmuş ve sonsuza kadar devam edecektir.
    Dünyada kurulan devletlerin ortaya koyduğu anayasa benzeri fikirler o devletlerle birlikte yok olmuşken, unutulmayan sadece din fikri, dini kurallar, dini gelenek ve görenekler, örf ve adetlerdir.
    Din, tarihin her döneminde cemiyetlerin temel kavramları şeklinde etkin bir güç olarak kendini göstermiştir. 
    İnsanlar yapı ve yaradılış itibariyle dindar olmak ve dinin varlığını kabul etmek durumundadır.
    Dinin varlığını kabul eden, Allah'ın emirlerini yerine getiren, yasaklarından kaçınan, iyiliklere yönelen, kötülüklerden uzaklaşan insanlar mutlu olagelmişlerdir.

    Din inancı; Adem Peygamber'den bu yana asırlar boyunca her türlü aleyhte propagandalara, her türlü baskı, zulüm ve işkencelere rağmen varlığını sürdüre gelmiştir.
    Bu inanç;Terbiye ile, verasetle, mizaçla da izah edilemez. 
Eğer bunlarla izah edilecek olsaydı bir önceki insanlara bu inanç nereden gelecekti? 
    Dini inancın başlangıcı ilk insan Hz. Adem'e dayanmaktadır. 
    Sonucu da insanlığın sonuna kadar devam edecektir. 
    Din inancı Allah'la insanlar arasındaki ilişkileri düzenler, insanların Allah'a karşı görevlerinin ne olduğunu öğretir. 
    Allah'ın yarattıklarına karşı nasıl hareket edilmesinin gerektiğini gösterir. İnsanların birbirleri ile olan İlişkilerini düzene koyar.
    İlmi veriler, tarihi araştırmalar dinin insanlarla birlikte doğduğunu göstermektedir.
    Allah'ın yarattığı İlk insan Hz. Adem aynı zamanda bir Peygamber olarak görevlendirilmiş ve Allah'tan aldığı emirleri insanlara duyurmuştur.

    İnsanlık âlemi; Adem Peygamber'le birlikte başlamış ve insanlığın var oluşundan bu yana varlığı da devam ede gelmiştir.
    İnsanlar dine sahip çıkmakla huzur buldukları için, nerede bir insan topluluğu varsa orada dini davranışlar da görülmüştür.
    Din insanların özünde var olan ruhi bir duygudur ve doğuştan vardır. 
    Doğuştan var olan bu duygu dış etkenler nedeniyle zaman-zaman zayıflamıştır. Ancak hiçbir zaman sönmemiştir. 
    Çünkü insanın özünde kendisinden daha kudretli bir varlığa bağlanma ve onun yardımını sağlamaya çalışma arzusu vardır. 
    İnsanlar tarihin hiçbir döneminde bu arzularından vazgeçmemişlerdir. 
    İnsan diğer canlılardan ayrı ve üstün bir yapıda yaratılmıştır. 
    Bu üstünlük; Biri geçmişe diğeri geleceğe ait 2 ayrı özelliğin insanda bulunmasından kaynaklanmaktadır.
    İnsanın ne olduğu, nereden gelip nereye gideceği, yaradılışının amacının ne olduğu, yaratanın kim olduğu gibi soruların cevabının bulunabilmesi için geçmişle gelecek, bugünle ve birbirleriyle kaynaştırılmalıdır. 
    İnsan sadece geçmiş için ve bugün için değildir.
    İnsan bugünü yaşarken geçmişten gelen hatıralarını da dikkate almalıdır. Geleceğe ait projeler de oluşturmalıdır. 
    Ticaretle, ziraatla, sanatla uğraşan bir kimse nasıl geleceğe ait tasarılar peşindeyse, dini konularda da geçmişten alınan bilgilerle yetinilmemeli, bugün yaşanmalı ve geleceğe ait olumlu çalışmalar yapılmalıdır. 
    Dünya hayatı için nasıl geleceğe yönelik planlamalar yapılıyorsa, dini konular için de benzer şekilde planlamalar yapılmalıdır.

    İnsan geçmişte mutlu bir yaşam içindeyse o mutluluk geride kalmıştır. 
    Bugün de geçmiş olacaktır. 
    Yaşanılan geçmişle yaşanmakta olan bugün ne kadar iyi ve güzelliklerle dolu olursa olsun insanın ruh cephesi bu güzelliklerle yetinmeyerek aynı güzellikleri gelecekte de yaşamak ister.
    Bu istek insanoğlunda doğuştan vardır.
    İnsan geçmişi ve bugünüyle yok olmaya mahkûm olmayıp, edebileşmelidir.
    İnsanın yok olmasını önleyecek ve ebedileşmesini sağlayacak tek bir kaynak vardır.
    O da din’dir.

    Bazı bilim adamları dinin insan aklının ortaya koyduğu fikirler manzumesi olduğu söyleseler de dinin kaynağı İlahi'dir. 
    Din duygusu insanın yaradılışında var olan bazı özelliklerden kaynaklanmaktadır.
    Din duygusu doğuştandır. 
    Bu duygu insanları Allah'a bağlayıp ona kul olmaya sevk etmiştir. 
    Kâinatı ve kâinatta bulunan bütün canlı-cansız varlıkları yaratan Allah'ın varlığı kabul edildikten sonra onun insanları başıboş bırakmadığı, din gerçeğini tanımaları için onlara akıl ve irade verdiği de bilinmelidir.

    Taylor, Spencer, Durkhaim, Marks, Maks Müller, Schmith, Jan Jak Russo, A. Conte gibi bazı düşünürler dinin kaynağı konusunda değişik fikirler ortaya koymuşlardır.

    Taylor; dinin ruhani varlıklara inanmak olduğunu söyler.
    Spencer; dinî tabiatüstü ve esrarlı kuvvetlere inanmak olarak tarif eder.
    Durkheim'e göre din; Fertlerin meydana getirdiği içtimai bir kurumdur.
   Marks'a göre; Dinin kaynağı insanda bulunan tabii ve içtimai yetersizliklerdir. Ona göre din; hâkim sınıfların bir baskı ve uyuşturma aracıdır.
    Maks Müler; İlk dinin tabiat olayları karşısında acizlik ve hayranlık duyan insanın davranışları olduğu görüşündedir.
    İslam bilginlerine göre din; Allah tarafından gönderilen ve peygamberler vasıtasıyla akıl sahibi insanlara tebliğ edilen, kendisine inanan insanları hem bu dünyada, hem de öbür âlemde mutluluğa götüren bir müessesedir.

    Allah tarafından gönderilen dinlere hak dinler denir. 
    İnsan aklının ürünü olan dinlere de batıl dinler denir.
    Hak dinler kaynağı İlahi olan dinlerdir. 
    İlahi olmayan dinler de batıl dinlerdir.

    Hak dinlerin özü; Tek Allah'ı tanımak ve ona kulluk etmektir.
    İnsanları Allah'a kulluk etmeye davet edenler Peygamberlerdir. 
    Peygamberlerin getirdiği bütün dinler, hak dinlerdir.
    İlk hak din: Adem Peygambere gönderilen dindir. 
    Adem Peygamber'den son peygamber Hz. Muhammed (A.S)'e kadar bütün peygamberler insanları hak dine davet etmişlerdir.
    Peygamberler aracılığı ile Allah tarafından gönderilen hak dinleri benimseyen bazı insanlar zamanla Peygamberlerin gösterdiği yoldan uzaklaşmışlar, onların sözlerini dinlememişler, onların getirdikleri hak dini bırakıp yanlış inançlara sapmışlardır. 
   Yanlış inançlar; İnsanlar hak dinlerden uzaklaştıkça ortaya çıkmaya başlamış, çeşitli nedenlerle bazı kişiler tarafından zaman-zaman hak dinlerin içine dinde olmayan inançlar da sokulmuştur.
    Bir kısım insanlar üstün gördükleri bazı varlıklara tanrı diye tapmışlar, kendi kendilerine ortaya çıkardıkları batıl görüşlere "din"'' diye bağlanmışlardır.
    Bazı insanlar ağaçtan, taştan yaptıkları putlara tapmışlar, bazıları aya, güneşe, yıldızlara, atalarının ruhuna, ateşe tapmışlar, bir kısım insanlarda Allah'ın maddi varlıkların içerisine girdiğine inanarak ona tapmışlar, bir kısmı da hayvanları kutsallaştırarak, hayvanlara tapmışlardır. 
    Bütün bu nedenlerle hem bazı hak dinlerin aslı bozulmuş, hem de Animizm (Ruhçuluk), Fetişizm (Ateşe tapınmak), Taoizm, Brahmanizm, Budizm, Zerdüştlük gibi batıl dinler ortaya çıkmıştır.
    Hak dinler Allah tarafından gönderilmişken, batıl dinler insanlar tarafından uydurulup ortaya konmuştur. 
    İslamiyet'te olduğu gibi gerçek hak din aslı bozulmadan günümüze kadar gelmiş, Hıristiyanlık ve Yahudilikte olduğu gibi bazı hak dinler de aslı bozulmuş durumda bugün varlıklarını sürdürmektedir. 
    Brahmanizm, Budizm ve Zerdüşt dininde olduğu gibi bazı batıl dinler insanlar tarafından ortaya konmuş, bugün yok olmaya yüz tutmuşlardır.

    Brahmanizm; Hindistan'da Milad’dan asırlarca önce ortaya çıkmış, Allah'ın varlığına inandıkları gibi başka tanrıları (ilahları) da kabul eden ancak bütün Peygamberleri inkâr eden bir din şeklidir. 
Brahmanizm eski Peygamberlerin bildirdiği hak dinin değiştirilmiş ve bozulmuş halidir.
    Aç kalmakla ve kendilerine işkence etmekle nefislerini terbiye edeceklerine inanırlar.

    Budizm: Hindistan'da M.Ö. altıncı yüzyılda yaşamış olan Buda'nın kurduğu, Uzakdoğu ülkelerinde yaygın olan batıl bir din şeklidir. 
Brahmanizm'in değiştirilmiş şekli görünümündedir. 
    Nefsi terbiye etmek en belli başlı ahlaki kurallardandır.

    Zerdüşt dini: Ateşe tapma esasına dayanır. 
    Mecusiliğin (Ateşe tapma) kurucusu olan Zerdüşt, Milad’dan 600 sene önce, Hindistan'da doğmuştur.
    İki tanrının varlığını iddia etmiştir. İyilik tanrısı Hürmüz ile kötülük tanrısı Ehrimen'in dünyayı idare ettiği inancını yaymaya çalışmıştır. 
    Zerdüşt dini; İran'ın eskiden kabul ettiği bir din şeklidir.
    İslamiyet'in İran'da yayılmasından sonra bu batıl dine inananların sayısı tamamen yok olmuş sayılmaktadır.

    Allah insanları yarattıktan sonra onlara, kendisine karşı kulluk görevlerinin ne olduğunu tebliğ edecek ve insanların diğer canlı-cansız varlıklara karşı görevlerinin neler olduğunu duyuracak, onlara doğru yolu gösterecek Peygamberler göndermiştir.

    Hak dinler; Peygamberler tarafından insanlara bildirilen dinlerdir.
İnsanlar gayesiz yaratılmamış, hak dinlere inanmak suretiyle dünyada bazı idealleri gerçekleştirmek, iyi ve kötüyü seçerek Allah'ın emirlerine uymak için yaratılmışlardır. 
    Bu emirler insanlara Peygamberler tarafından öğretilmiştir.
    Allah'ın peygamberler aracılığı ile gönderdiği hak dinlerin bazı özellikleri vardır:
    Hak dinler Allah israfından gönderilmiş, tek Allah'a inanmayı, O'na kulluk etmeyi öngörmüştür.

    Hak dinler; Peygamberlerin aracılığı ile insanlara duyurulmuştur.
Hak dinlerde Ahret hayatına inanmak vardır.
    Hak dinlerde gözle görülmeyen ve ruhsal varlıklar olarak bilinen meleklere inanmak esastır.

    Hak dinlerde; Her şeyin Allah tarafından yaratıldığı ve yaratılanların durumunun ezelde takdir edildiği,Allah'ın bilgisi dışında hiçbir olayın meydana gelemeyeceği, Kader inancı vardır. 
    Bu ortak özellikler bütün hak dinlerde müşterek özelliklerdir. 
    Hak din olarak gönderilen Hıristiyanlıkta, Yahudilikte bu ortak özellikler büyük ölçüde yok olmuş ve günümüzde bu ortak özellikleri bünyesinde toplayan tek din İslamiyet kalmıştır. 
    İslamiyet'in dışında hak din olarak gönderilen dinlerin hiçbiri Allah'ın gönderdiği ilk şekliyle olan aslını koruyamamıştır. 
    İnanç esaslarıyla ilgili olarak gönderilen kitapları pek çok değişikliğe uğramıştır.
    Bu tür dinlere; aslı bozulmuş dinler denir.
    Aslı bozulmuş olan dinlerden Yahudilik, Musa Peygamber aracılığı ile gönderilmiştir. 
    Yahudilere gönderilen Tevrat ilk gönderildiği şekliyle korunamamış, çeşitli değişikliklere uğramış, asırlar sonra Azra isimli bir kâhinin ortaya koyduğu kitap, Tevrat olarak kabul edilmiştir. 
    Zamanla değişik Tevrat kitapları ortaya konmuş ve böylece Allah tarafından Musa Peygamber'e bildirilen iman esaslarıyla, ibadet şekilleri tamamen değiştirilmiştir.
    Şu anda mevcut Tevratların hiçbiri Hz. Musa’ya gönderilen Tevrat değildir. Bunun için Yahudilik hak din olma özelliğini yitirmiştir.
Yahudilik inancına göre; Haftanın bir gününü ibadete ayıran Yahudiler cumartesi gününü ibadetle geçirirler ve ancak cumartesi dışında çalışabilirler.
    Allah, Peygamber, mezhep, Ahret inancı da değişikliğe uğramıştır. 
Yahova sadece kendilerinin tanrısıdır. 
    Sadece İsrail oğullarına gönderilenler gerçek Peygamberdir. 
    Peygamberlik dünyanın sonuna kadar devam edecektir. 
    Mesih adında bir kurtarıcı Peygamber gelecek ve onun gelişinden sonra Yahudiler dünyaya hakim olacaktır.

    Yahudilikte;Çok ve çeşitli mezheplere inanılmaktadır. 
    Bazı mezhepler melekleri ve Ahret inancını kabul ederken, bir kısım mezhepler hem melekleri hem de ahreti inkar etmektedirler. 
    Yahudilik sadece Yahudi ırkından olan insanlara aittir ve en üstün ırk Yahudi ırkıdır. 
    İşte aslı bozulmuş bir din olan Yahudiliğin özellikleri bunlardır.

    Aslı bozulmuş olan dinlerden biri de Hıristiyanlıktır. 
    Hıristiyanlık; İsa Peygamber tarafından insanlara duyurulmuştur.
    Hz. İsa’ya, Allah tarafından gönderilen İncil zamanla değiştirilmiş ve insanlar tarafından değişik İnciller yazılmıştır.
    M.5. 325 yılında İmparator Konstantin, İznik şehrinde 1 0OO'in üzerinde üyenin katılmasıyla bir toplantı yapmış, toplantı sonunda yüzlerce İncil'den 4 tanesi gerçek İncil olarak kabul edilmiştir.
    Kabul edilen İncil'lerin hepsi İsa Peygamberden çok-çok sonraları yazılmıştır. Mevcut İncillerden hiçbiri diğerini tutmamaktadır. 
    Bazı konular birinde varken diğerinde yoktur.
    Hıristiyanlık da hak din olma özelliğini kaybetmiştir:
    Şöyle ki; 
    Allah inancında baba, oğul, Ruhül Kudüs adıyla 3'leme vardır. 
     Bu 3 varlıktan bir Allah'ın varlığı kabul edilmiştir. 
    Bir, üç olamayacağı gibi 3 de bir olmasa gerekir. 
    Hıristiyanların ibadetlerinde mutlaka rahibin bulunması ve ibadetlerin kilisede yapılması zorunludur. 
    Çocuklar günahkar olarak doğdukları için onları günahlardan kurtarmak gerekmektedir. 
    Bunun için "vaftiz" esası getirilmiştir.
    Vaftiz olan bir kimsenin günahlardan arınacağına inanılır. 
    Günah çıkarmak suretiyle günahlardan arınılabilir. 
    Bu da ancak Rahipler tarafından yapılabilir. 
    Rahiplerin, günahları bağışlama özelliği olduğuna inanılır. 
    Papanın değişik görevleri vardır: Bunlardan biri de "aforoz etme", yani bir kimseyi Hıristiyanlıktan çıkarma yetkisidir.
     Mezhepçilik Hıristiyanlıkta da vardır. 
    Bir mezhebin ortaya koyduğu görüş, diğer mezheplerce kabul edilmez. 
    İşte batıl dinlerden biri olan Hıristiyanlık...

    Hak dinlerden aslı bozulmadan günümüze kadar gelen tek din İslamiyet'tir.
    İslam'a göre; Allah tekdir, birdir. Eşi ve benzeri yoktur. Her yerde hazır ve nazırdır. Her şeye gücü yeter. 
    Allah yaratandır. Göklerde ve yerde ne varsa Allah tarafından yaratılmıştır. Göller, denizler, nehirler, dağlar, insanlar ve hayvanlar kendiliğinden meydana gelmemiştir. 
    Nasıl ki bir binanın mimarı, resmin, yolların, kullanılan her türlü eşyanın bir yapıcısı varsa; Güneş, ay, yıldızlar, nehirler ve göllerin de bir yapıcısı vardır.
    İslam'da Allah'ın var oluşu, sıfatlarıyla anlaşılır.
    Allah'tan başka hiçbir varlıkta bulunmayan sıfatlara "Zatî sıfatlar" denmiştir. Bunlar altı tanedir.
       1) Vücut: Var olmak demektir. Allah vardır ve varlığı kendisindedir.
    2) Kıdem: Varlığının başlangıcı olmamasıdır. Varlığı sonradan yaratılmamıştır, ezelidir.
    3) Beka: Varlığının sonu olmamasıdır. Varlığı ebedidir ve daima var olacaktır.
    4) Vahdaniyet: Allah'ın tek olması demektir. Allah birdir, dengi, benzeri ve ortağı yoktur.
    5) Muhalefettün lil Havadis: Yaratılmışlardan hiçbirine benzememesi demektir. Allah, yarattıklarının hiçbirine benzemez.
    6) Kıyam bi nefsihi: Varlığı ve varlığının devamının kendinde oluşu’dur.
    Bunlar Allah'tan başka hiçbir varlıkta bulunmayan özelliklerdir.
    Bir de İslam’ın Allah İnancına göre Allah'tan başka varlıklarda da bulunabilecek özellikler vardır. Bunlar hem Allah'ta, hem de başka varlıklarda bulunabilecek özelliklerdir.

     Bunlar sekiz tanedir:
    a) Hayat: Diri olmak demektir. Allah kendisine mahsus bir hayat sahibidir. Diğer varlıklara hayat veren de o’dur.
    b) İlim: Bilmek demektir. Allah, her şeyi bilir. Bilmesi kusursuzdur, sonsuzdur.
   c) Semi: İşitmek demektir. Allah hiçbir işitme cihazı olmadan her şeyi yanlışsız ve kusursuz olarak duyar,işitir.
   d) Basar: Görmek demektir. Allah her şeyi olduğu gibi,kusursuz olarak görür.
    e) Kudret: Güç sahibi olmak demektir. Allah güç sahibidir ve onun gücünün üstünde hiçbir kuvvet yoktur.
    f) İrade: Dilemek demektir. Allah irade sahibidir ve onun dilemesinin üstünde hiç bir şey yoktur.
    g) Kelam: Konuşma demektir. Allah konuşma sıfatının sahibidir. 
Şu anda aslı bozulmuş olan dinlere gönderdiği Zebur, Tevrat, İncil ile aslı bozulmamış din olan Müslümanlık için gönderdiği Kuran-i Kerim, Allah'ın kelam sıfatının tecellisidir.
    h) Tekvin: Yaratmak demektir. Allah her şeyi yoktan var eden, yaratandır.
    O'ndan başka yaratan yoktur.
    İslam inanışına göre Allah, bu sıfatlarla da anlaşılır. Dünyadaki düzen, Allah'ın birliğinin delilidir. 
    Allah yaratılanlara benzemez. Allah gözle görülmez. İnsanın gözü her şeyi göremez. Hava, mikroplar, elektrik, akıl, ruh, vicdan gibi varlıklar nasıl görülemiyorsa Allah da gözle görülmez. 
    Allah'ın varlığını, yarattıklarına bakarak anlarız.
    Allah, varlığını anlayabilmemiz için insanlara akıl, irade vermiştir. Kitaplar, 
    Peygamberler göndermiştir.
    Allah inancı insanın ruhunu yüceltir. 
    Allah'a inanan toplumlar barış, mutluluk, huzur içinde yaşar.
    Aslı bozulmamış bir din olan İslam'da melek inancı vardır. 
    Melekler gözle görülmeyen, Allah'ın verdiği görevleri yapan, yeme-içme-üreme gibi özellikleri bulunmayan nurani varlıklardır.

      İslam'da kitaplara iman esası vardır. 
    Aslı bozulmuş dinlere gönderilen kitaplara da, son din olan Müslümanlığın kitabı olan Kur'an-ı Kerim'e de inanmak İslam'ın ortaya koyduğu bir kuraldır. Kitap; Allah'ın peygamberlere indirdiği, içerisinde İman esaslarına dair hükümler, mükelleflerin söz ve işlerine dair bilgiler, ruh ve maneviyatın düzetilip nefsin ve ahlakın terbiyesine ait hükümler bulunan sözleri içine alır.

     İslam'da peygamber inancı daha akılcıdır. 
    Diğer dinler İslam'ın Peygamberini kabul etmezken, İslam; Diğer Peygamberi de kabul eder. 
    Kur'anda, 25 peygamberin adı geçmektedir.

    Peygamber; Allah'ın, Cebrail (a.s) vasıtasıyla insanlara tebliğ etmek üzere vahiylerini bildirdiği seçkin kimsedir.
    Peygamberler; insanların dünya ve ahrette saadete ulaşmaları için lüzumlu prensipleri, Allah'tan Cebrail (a.s) vasıtasıyla alan ve bu ilahi hükümleri ümmetlerine tebliğ eden ilahi elçilerdir.
    İlahi dinlerden aslı bozulmuş olan Yahudilik, Hıristiyanlıktaki ahret inancı ile aslı bozulmamış bir din olan İslam'daki ahret İnancı birbirlerinden ayrı özellikler arz eder. 
    Ahret, İslam'a göre; ölümden ve kıyametten sonraki ebedi hayat demektir. Ahret hayatı 2 şekilde başlar: 
    Ölüm; ahret hayatının başlangıcıdır. Çünkü kabir hayatı ahret hayatının da başlangıcıdır. 
    Yine kıyametin kopması ile bütün canlılar için ahret hayatı başlayacaktır.
    İslam'da bir de kader inancı vardır. Buna kaza - kader inancı da denir.
    Kader; Allah'ın ezelden ebede kadar olacak olayların zaman, mekan, şart, sebeb ve sonuçlarını ilm-i ezelisi (Başlangıcı olmayan ilim sıfatı) ile bilip, takdir etmesidir. 
    Kadere inanmak da İslam'ın iman esaslarındandır.
    Kader; Allahın "İlim" sıfatının, kaza "Tekvin" sıfatının gereğidir. 
    Kader olayların ezelde takdiri; kaza ise takdir edilenlerin zamanı gelince meydana gelmesidir.
    Hak dinler içerisinde aslını koruyabilen tek din Müslümanlıktır. 
    Müslümanlığa aynı zamanda İslamiyet de denilmektedir. 
    İslamiyet hak dinlerin sonuncusudur. 
    İslam Peygamberi Hz. Muhammed de en son peygamberdir. 
    Hz. Muhammed'le birlikte Peygamberlik halkası tamamlanmıştır. 
    Bazı hak dinler belirli zamanlar içinde belirli topluluklara gönderilmişken, İslam dini bütün insanlık için gönderilmiş bulunan en son dindir.
    Allah inancı konusunda en akılcı fikirleri İslam dini ortaya koymuştur.
    Peygamber inancı konusunda en akılcı görüşler, İslam dinindedir. Bütün peygamberlerin Allah tarafından gönderildiği kabul edilmiştir . 
    Mukaddes kitapların hepsine İnanılmasının gerektiği konusunda kesin emirler vardır.
    İnanç, ibadet ve ahlak esasları konusunda Allah'ın gönderdiği emirler aynen ilk bildirildiği şekliyle aslını koruyarak günümüze kadar gelmiştir.
    İslam dininin kutsal kitabı olan Kur'an-ı Kerim 14 asırdır en ufak bir değişikliğe uğramadan, tek bir harfi bile değişmeden günümüze ulaşmıştır.
    Tüm insanlığa hitap eden Kur'an-ı Kerim, bölge ve zaman farkı, ırk farkı gözetmeden maddi manevi yönde insanlara yol gösterir. 
    Kur'an-ı Kerim insanlara inanç aşılar ve insanların şahsiyetini geliştirir. İnsanların davranışlarının nasıl olması gerektiğini anlatır. 
    İnsanın aklına hitap ederek, sosyal ve kültürel hayattan, ticaret hukukundan, miras ve evlilikten, ceza hukukundan, devletler hukukundan bahseder. 
    Tarihten örnekler vardır. Benzetmeler yapılır.
    Kur'an-ı Kerim'de herkes için ve her yer için verilmiş direktifler vardır.
    Kur'an-ı Kerim'in Allah sözü olmadığını iddia edenlere karşı Kur'an'da, benzer bir sure ve ayet getirilebilmesi için adeta meydan okunmuş, hiç kimse Kur'an'ın benzerini, sure ve ayetini ortaya koyamamışlardır.
    Kur'an-ı Kerim, Allah tarafından Peygamber aracılığı ile gönderildiği zaman deriler, tahtalar, kemikler üzerine yazılmış, alimler tarafından ezberlenmiş, kitap halinde toplanmamıştı. 
    Kur'an-ı Kerim 3. Halife Hz. Osman zamanında toplanmış, bir tek harfi değişmeden günümüze kadar gelmiştir.
    Kur'an, Allah sözüdür. Kâinat ise, Allah'ın eseridir. 
    Atomun yapısından kâinatın işleyişine kadar bütün varlıklar, Kur'an'da bildirilen kanunlarla idare edilmektedir.
    Kur’an-ı Kerimdeki ayetlerden 1000 tanesi emir,1000 tanesi nehi, 1000 tanesi vaid, 1000 tanesi vaad, 1000 tanesi haber, 1000 tanesi misaller, 500 tanesi helal ve haram, 100 tanesi dua ve teşbih, 66 tanesi nasih ve mensuh ayetlerdir.

    Kur'anın hedefi; İnsanı imana, ibadete, ahlak güzelliğine, doğruluğa, adalet ve meşru kazanca çağırmaktır.
    Kur'an-ı Kerim bir edebiyat ve sanat mucizesi olduğu kadar bir ilim, fen ve teknik mucizesidir. 
    İlim alanındaki buluşlara asırlar önceden işaretler vardır.

    Birkaç örnek vermek gerekirse:

    a-Kur'an Enbiya Suresinin 30. ayetinde; kainatın yaradılışını haber veriyor. 
    b-Yasin Suresi'nin 40. ayetinde, dünyanın dönüşünü haber veriyor.
    c-Rahman Suresi'nin 33. ayetinde; dünyanın yuvarlak olduğunu haber veriyor.
    d-Ra'd suresinin 2. ayetinde, çekim kanununu haber veriyor.
    e-Zariyat Suresi'nin 47. ayetinde; kainatın gökyüzünde genişlediğini haber veriyor.
    f-Yasin Suresi'nin 38. ayetinde; Güneş sisteminin bir noktaya doğru gittiğini haber veriyor.
    g- En'am Suresinin 125. ayetinde gökyüzüne çıkıldıkça oksijenin azaldığını haber veriyor.
    h- Enbiya suresinin 32. ayetinde atmosfer tabakasının fonksiyonunu haber veriyor.
    ı- Hicr suresinin 32. ayetinde aşılayıcı rüzgarlardan haber veriyor.
    i- Yunus suresinin 61. ayetinde atomu haber veriyor.
    j-Zariyat suresinin 49. ayetinde her şeyin çift yaratıldığını haber veriyor.
    k- Rahman Suresinin 35. ayetinde elektriği haber veriyor.

    Kuran bunlara ilaveten ; 
    Güneş sistemindeki 12 gezegeni…
    Hareket enerjisini… 
    Güneşin sonunu…
    Dağların yapısını ve fonksiyonunu… 
    Uzayın fethini ve aya çıkılacağını,
    Kutupların basıklığını… 
    Kömürün meydana gelişini… 
    Radyo, telgraf ve telefonu… 
    Tren ve diğer nakil vasıtalarını… 
    İnsanın ve diğer canlıların yaratılışını… 
    Teknolojik gelişmelerle ilgili olarak da ; 
    Gökyüzünde uçulabileceğini… 
    Eşyanın aynen naklini ve ışınlanmayı… 
    Artezyeni… Gemileri… Ateşte yanmayan amyant maddesini haber veriyor.

    Aslı bozulmamış din olan İslamiyetlin ilk gönderiliş şekliyle muhafaza edilişinin sebebi; Mukaddes kitabı olan Kur'an-ı Kerim'in hiç değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmesidir.
    Hıristiyanlıkta olduğu şekliyle hiç kimseye dinden çıkarma ve dine girdirme yetkisi verilmemiştir. 
    İnsan kendi inancı veya inançsızlığı sebebiyle dine girer veya dinden çıkar.
    İnsan, Allah'a karşı sorumlu kabul edilmiştir. 
    Yaptıkları iyiliklerin mükafatını ve kötülüklerin cezasını verme yetkisi Allah'a aittir. 
    Diğer dinlerde olduğu gibi ibadet belli yerlerde değil, yeryüzünde temiz olan her yerde yapılır.
    İslam'da mezhepler vardır. 
    İslam mezheplerinde asıl inanç konusunda görüş ayrılığı yoktur. 
    Bazı küçük ayrıntılarda görüş ayrılığı vardır.
    Ancak mezhepler genel olarak birbirlerini hak mezhep olarak kabul etmişlerdir. Bu kabul ediş, özde ayrılık olmayışındandır.
    İslam’da günün, haftanın, ayın her saatinde çalışmak ibadet kabul edilmiştir. Dünya ve ahret mutluluğuna erişebilmek için, yapılacak çalışmalarda belli bir kısıtlama yoktur. Günün, haftanın her saatinde çalışılabilir.
    Diğer dinlerde olduğu şekliyle İslam'da ırkçılık yoktur. 
    Bir ırkın diğer ırka üstünlüğü yoktur. 
    Üstünlük Allah'ın emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmakla sınırlı olup, Allah'ın emirlerine uyan, yasaklarından kaçan kimse Allah yanında en üstün olandır.
    Din toplumları ayakta tutan sosyal bir bağdır. 
    Din birliği insan topluluklarını millet haline getiren, onu güçlü kılan en önemli etkendir.
    Din toplumların belli bir disiplin içerisinde yaşamasını sağlayan yüce bir kavramdır.
    Dinler içerisinde aslı bozulmamış tek din Müslümanlıktır.

    İslam'da: Namaz, Oruç, Hac, Zekat gibi ameli hükümler; Ahret, Kaza-Kader gibi itikadi hükümler; Doğruluk,cömertlik gibi ahlaki hükümler vardır.
    Yine İslam'da dünya hayatı ile ilgili olarak insanların birbirine karşı görevleri, vatandaş-devlet ilişkileri, iktisat, ekonomi, tıp alanında yapılması gereken hükümler vardır.
    Kur'an-ı Kerim'de 70'e yakın ayet-i kerimede aile hayatından, eşler arasındaki İlişkilerden, akrabalar arasındaki bağlardan bahsedilir.
    Yine 70'e yakın ayet-i kerimede alışveriş, ortaklık, icar, borç alıp vermek gibi mali ve hukuki işlerle ilgili hükümler vardır.
    30'a yakın ayet-i kerimede insanların işlediği suçlar ve bu suçlara verilecek cezalarla ile ilgili hükümler bulunmaktadır.
    Şahitlik yapmak, yemin etmek gibi mahkemeyle ilgili hükümleri içeren ayet sayısı 13'dür. 
    Devletle vatandaşlar arasındaki ilişkiler, iktidar ve insanlar arasındaki bağlar , toplumların ve şahısların yapması gereken kurallarla ilgili 10 ayet vardır.
    İslam devletleriyle Müslüman olmayan devletler arasındaki devletler hukuku ile ilgili 25'in üzerinde ayet bulunmaktadır.
    Bir ülkenin kalkınması için alınması gereken ekonomik tedbirlerle ilgili ayet sayısı 10 civarındadır.
    Dünya hayatı ile ilgili ayetler sadece bunlardan ibaret de değildir. 
    İslam'ın kitabı olan Kur'an- ı Kerim'de daha pek çok ayet-i kerime dünya hayatından bahsetmektedir.

    İslam Peygamberi Hz. Muhammed'in (SAV) de ticaret, ziraat, savaş, barış, iktisadi durumlarla ilgili daha pek çok hadis-şerifi vardır.
    Allah tarafından gönderilen dinler özde insanlara saadet ve selamet yollarını öğretmek, onları dünya ve ahret mutluluğuna ulaştırmak için gönderilmiştir.
    Gerçek hak dinin, aslı bozulmadan günümüze kadar gelen dinin ne olduğunu öğrenmek ve onun buyruklarına uymak insanların yapması gereken en önemli görevidir.
    Din faktörü toplumun bütün değerlerinde kendini hissettirmeye devam edecektir.

    Hoşça kalınız.

 

 

23.11.2014