NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Geçiniz bunları, kimse yutmuyor..!
Önce şuradan başlayalım: Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i tanımayan var mı?
Tabii ki hayır...
Neden? Çünkü o, Recep Tayyip Erdoğan’ın hizmet kervanına rastgele katılmış biri değil ki, tanımayan olsun yahut tanıtılmaya ihtiyacı olsun. O, ona bühtanda bulunanlar gibi tombaladan da çıkmadı. O, bu davanın temelinde ve esasında vardı ve olmaya devam edecektir. O, Sadece Bakan olduğu zaman değil, Tayyip Erdoğan hapiste olduğu dönemde de vardı ve yanındaydı… Onu en çok ziyaret eden “Milli Görüş” il başkanıydı o.
O, bu davanın en garip olduğu dönemde, milli görüş liderini hiçbir komplekse düşmeden büyük bir azim ve inançla destekleyen, Antakya halkı tarafından da sevilen esnaf bir babanın oğludur.
Recep Tayyip Erdoğan, onu ve onun geçmişini tanımıyor, bilmiyor ve büyük bir gafletle bu paralelcinin eline düşüyor(!)mu diyecekler, öyle mi? Böyle bir iddiada bulunmak, Tayyip Erdoğan gibi bir liderin ferasetine ve basiretine hakaret olmaz mı? Mademki gerçeği çıkarmak gibi bir kaygıları var, çıksınlar bari bir araştırma yapsınlar. Sağına sorsunlar, soluna sorsunlar. İlişki ve diyalog içerisinde olduğu devlet adamlarına sorsunlar. Kime soracaklarını mı bilmiyorlar, hemen yardımcı olalım: Devlet adamlığı ve güvenirliliği tescil edilmiş (nasıl tescil olduğunu bilmiyorlarsa sorsunlar onu da söyleyelim) Emniyet genel Müdürü M. Celalettin Lekesiz’e sorsunlar. Daire müdürlerine sorsunlar… Adalet Bakanlığı, Bakan Yüksek Danışmanına sorsunlar. Neticede telekulakçıların dinledikleri arasında Bakan ve onun Yüksek Danışmanı da bulunmaktadır. Olur ya, kendi kendilerini dinlettiklerini(!) de iddia edebilirler bunlar. Araştırsınlar, incelesinler ve bilgi versinler. Araştırmayı onların adına bizim yapacak halimiz yok. Mademki kamuoyunu aydınlatmak için yola çıkmışlar, kaynaklarını bari doğru dürüst seçsinler. Sözde bitirmeye çalıştıkları yapıdan değil..!
Ama zat-ı muhterem öyle yapmıyor. Yapmadığı gibi iddialı cümleler kurmaktan da geri durmuyor: “Bu daha başlangıç öyle şeyleri belgeleri ile açıklayacağız ki tüm bilinmeyenleri ortaya koyacağız… Paralel Yapının en önemli mensuplarını ne pahasına olursa olsun deşifre edeceğiz...”
Breh breh breh! Savulun Komiser Kolombo geliyor!
Nasıl yapacaklar bunu? Araştırarak mı, yoksa paralel dedikleri yapının kucağına oturarak mı?
Bir tane delil söylesinler ki, küçük dilimizi yutalım hayretten. “Allah Allah!” diyelim “Nasıl olur? Helal olsun, adamlar boş konuşmuyor… araştırıyor ve ortaya koyuyorlar!” diyelim.
Yok öyle bir çalışma. Böyle bir titizlenme de yok! İşin esasında böyle bir niyetleri de yok! Aktardıkları bilgilerin(!) tamamı, “paralel yapı” dediklerinden…
Bu nasıl bir şey, Allah aşkına? Beraber olacaklar, onlarla düşüp kalkacaklar, her türlü bilgiyi(!) kulaklarına üfleyecekler, ardından büyük bir işe imza atmışçasına önlerine geleni “paralelci” diye yaftalayacaklar!
Çok komik olmuyor mu? Yaptıkları, “Geçiniz beyler bayanlar bunları! Kimse yutmuyor bu hokkabazlıkları!” dedirtecek cinsten.
Bu duruşlarından kimin paralelci olduğunun ifşası, itirafı ve ikrarı yok mu sizce?
Kastrosu eksik Fidel, bugün şürekâsıyla birlikte arz-ı endam ettiği kanala, daha dün ağzına geleni sayıyor ve şok sözler söylüyordu. Hanefi Avcı ile ilgili haberlerde atv haber’de, olayın seyircilere bilinçli olarak yanlış aktarıldığını belirtiyordu. Yalan haber yaptığı ve tarafsız olmadığını iddia ettiği kanalda aylardır boy göstermekte bir beis görmüyor. Oysa,“Kılıçdaroğlu’na dansöz diyen bir kanal nasıl tarafsız olabilir!” demişti. (7 Mayıs 2014, Postmedya.com) (devam edecek)
27.02.2015