* İLETİŞİM NUMARALARI AYDIN KAYNARPINAR 05054830058ALİ BİLGİÇ 05055020621AHMET BAYAR 05357637429
* KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI ART NİYETLE KULLANDIKLARINI TESBİT ETTİK. BU NEDENLE NUMARALARI GİZLEDİK. ULAŞMAK İSTEDİĞİNİZ MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI İLETİŞİM BÖLÜMÜNDEKİ TELEFONLARI ARAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ
  SEYFİ GÜNAÇTI 1971 MEZUNUMUZ EĞİTİMCİ YAZAR
Adana yollarında
  MUSTAFA VARLI 1963 MEZUNUMUZ E.HATAY İL MÜFTÜSÜ
HAYIRLI SABAHLAR
  AHMET BULUT 1970 MEZUNUMUZ EMEKLİ GAZİANTEP İL MÜFTÜSÜ
ŞEFKAT ABİDESİ ANALARIMIZ
  DR ALİ CAYMAZ 1990 Mezunumuz
İMAM-HATİP LER
  SELAMİ KAYTANCI 1971 Mezunumuz Eğitimci
Deve kuşu gibi olmak!..
  GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
ANAMUR’DA BİR İLK: BILDIRCIN ÇİFTLİĞİM
  NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Diyanet İşleri Eski Başkanı’nın Mahcubiyeti!
  MUSTAFA AKDAĞ
İmam-Hatipler Yeniden Parlıyor
  İBRAHİM SAY 1999 Mezunumuz
EKMEK ARASI LAHMACUNDAN THE İMAM?A
  ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar
 
 
Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?
Çok iyi
İyi
Fena değil
Kötü

 
 

NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar

?Haşa bu büyük bir iftiradır!?

Bu yazımızla yazı dizimize noktayı koyuyoruz. Yazılarımızla kırmak, dökmek ve kimseyi incitmek ve üzmek niyetinde değiliz. Saygısızlık yapmak da değil. “Eline, diline, beline sahip çıkmak” bağlamında meseleleri ve olayları değerlendirmek ve öylece davranmak gerektiğine dikkat çekmek istedik. İnsanları itibarsızlaştırmaya yönelik tezviratın ancak sahibini lekeleyeceğinin bilinmesini istedik, o kadar…

Son kez konumuza dönecek olursak; 

Meşhur “bildiri” konusunda da Fidel gibi düşünüyor Sevilay Yükselir. 29 Mayıs 2014 tarihli “Paralelcilerin imajını temizlemek bana mı kaldı?” yazısında şöyle diyor: 1) Kendisi öyledir demiyorum ama yargıdaki Paralel Yapı'nın bir numaralı sorumlusu eski bakan Sadullah Ergin'dir!2)Benim Okur'u yayına bağlayarak onun Cemaatçi imajını temizleme derdine düştüğümü (konu bu mu?) söyleyen bazı zavallılar oldu. Okur'un 'Paralel Yapı'nın en kilit isimlerinden biri olduğunu Türk Medyası'nda açık açık yazan ilk gazeteci benim! "Uzak durun o Maklubeci'den!" başlığı ile kaleme aldığım yazı arşivlerde duruyor.

Bunları söylerken içine düştüğü açmazın farkında bile değil. Bir yandan uzak durulmasını söylüyor ama koca bir Bakana bühtanda bulunmak için bir paralelciyi yayına bağlamaktan imtina etmiyor. Onlara maklubeci, güvenilmez diyor ama Bakanı lekelemek için onlarla temasa geçebiliyor, iftiralarını delil olarak sunabiliyor. O kadar ki bu konuda hızını alamıyor ve ithamında haklı çıkabilmek için Bekir Bozdağ’ı, müsteşar Kenan İpek’i amansız bir savunucuymuş rolüne de bürünüyor. Diyor ki:  “Bazı kesimler Yargıtay'daki kaybın sorumluları olarak Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ı ve Müsteşar Kenan İpek'i gösteriyor. (Sanki gösteren varmış gibi!!! Devam ediyor) İzninizle bu son derece insafsız ve ipe sapa gelmeyen yorumu yapanlara iki çift laf etmek istiyorum: “(…)  2010 sonrası 160 kadar yeni üyenin Yargıtay'a atandığı dönemde o koltukta oturan kişi Sadullah Ergin'di. Eğer illaki bir sorumlu arıyorsanız yargıyı bu iğrenç insanların elinden almak için aylardan beri kelle koltukta mücadele veren Bozdağ ya da İpek'in değil, o tarihlerde bütün olan biteni sadece seyretmekle yetinen Sadullah Ergin'in gırtlağına çökün!”

Yukarıda bunların açıklamalarını geniş geniş yaptık. Ancak şunu söylemeden geçemeyeceğimKimin gırtlağına çökeceğini çok iyi bilen bu milletin, bütün marifeti ve meziyeti kendinden menkul sahte anti maklubecilik üzerine kurulu bir kafa yapısından ne öğüt almaya ihtiyacı var ne de fitne fücur ustalarının gırtlağına çökmeye niyeti… Konuşmaya bile değmez! Bu kadar açık deliller ortadayken… Ne var ki bunları birleştirecek irade, muhakeme ve sağduyunun insanın ruhunu ve bedenini kuşatmış olması gerekir.

***

Bunun dışında, Sevilay Hanıma hayret ettiğimi belirtmek isterim: Bu ne hınç, bu ne kin ve bu ne nefret? Bunları ne ara biriktirdiniz ve nasıl taşıdınız bunca zamandır kalbinizde Sevilay Hanım? Bir anne için olmazsa olmazlardan olan rahmet, sevgi ve şefkat ruhundan hiç mi üflenmedi, yüreğinize, beyninize, fikrinize ve vicdanınıza? Bu özellikleri iletecek damarlarınız mı kurudu? Bu kadar mı insan dolduruşa ve gaza gelir? Ne demek “gırtlağına çökün!” Halide Edip’in romanındaki “Vurun kahpeye!” diyen figürden hiçbir farkınız kalmadı biliyor musunuz?  Bu kadar cümleleri yuvarlarken kendinizi düşünmediniz anladık; okuyucunuzu, izleyicinizi de mi düşünmediniz? Ben daha fazla bir şey demek istemiyorum. Zaten söyleneceklerin tamamını Allah razı olsun Elif Çakır kardeşimiz söylemiş. Bir cümlesini alalım: “Pişman olunacak sözler sarf ederken dikkat etmek lazım.” Değil mi yani?  

***

Absürt iddiaların sahibi olursanız, altından kalkamayacağınız meselelere ve sorulara kendinizi hazırlamanız gerekmektedir. “Maklubeciler”, iddialarınızın temelini oluşturuyorsa, baştan kaybetmişsiniz demektir. Bakın şimdi, nerede duracağına bir türlü karar veremediğinden zoraki/kerhen, menfaati gereği, dehrin aleyhine işlediği “zaman”da karar kılan Alpay’ın, 22 Ocak 2015 tarihli yazısında, Mustafa Ünal’dan aktarma “…Davutoğlu dahi yakında “paralel” ilan edilirse şaşırmayın. (zaman, 21.01.2015)” cümlesine nasıl cevap bulacağınızı cidden merek ediyorum. Çünkü sorumsuzca bulunduğunuz iddialar, o iddiaların dayanakları ve süreçleri, ayaklarınıza dolanıp sizleri böyle bir çıkmaza itmiştir…

Diyoruz ki, daha fazla vebale girmeden ve zaman kaybetmeden masum insanlara iftira ve bühtanda bulunarak kendinize yazık etmeyin. Yapmayın etmeyin, bu iş günahtır, vebaldir. Sonra yaptıklarınızla kalırsınız. Bu iftira ve bühtanlar tutmaz, gider sahibini bulur. Hz. Aişe’ye atılan iftiranın tutmadığı gibi. Çünkü onların hamisi, kalpleri bilen, evirip çeviren Yüce Allah’tır. Onu ibra ettiği gibi bütün masumların ibrası da Ona aittir.

Ancak böyle durumlarda bizlere yüklenen önemli sorumluluklar ve görevler var. “O uydurma haberleri getirenler içinizden bir zümredir. (…) O kimselerden her birine kazandığı günaha karşılık ceza vardır. İçlerinden elebaşlılık yapana da en büyük azap vardır.” (Nur:11)         

“Onu duyduğunuz zaman ‘Bunu söylememiz bize yakışmaz. Haşa bu büyük bir iftiradır’ demeniz gerekmez miydi?”(Nur:16)

Tarihteki bu ilahi hakikatleri hatırlayalım ve ilahi uyarıları da göz önünde bulunduralım ki, Allah’tan korkalım ve elimizden, dilimizden bizleri ilzam edecek fiiller ve sözler çıkmasın.

Başkalarına bühtanda bulunmaktan zevk alanlara şunu söyleyebiliriz:

Bu sevdadan vazgeçin. Bu yol, yol değildir. Bilesiniz ki buradan size ekmek çıkmaz. İftira, itham ve kaynağı şaibeli haberlerle bir yere varılmaz… Bu haberler ancak yatsıya kadar geçerli olur.

Biz, Devlet adamımız, Başbakanımız, şimdi de Cumhurbaşkanımız olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın;

“Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük/haksızlık edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”(Hucurat:6) ilahi buyruğunun bilincinde ve inancında olduğuna olan güvenimiz tamdır.

Yine biliyoruz ki o, mü’min kardeşi hakkında su-i zanda bulunarak uhrevi mesuliyeti yüklenmeyecek bilinçtedir. Fitnenin öldürmekten daha şiddetli olduğunu da en iyi bilenlerdendir…

Ayrıca o, adamın hasını bilir… Ferasetiyle, muhataplarının kaç ayar olduklarını da…

Son söz: Bize düşen, fırsat elimizdeyken tövbe ve istiğfarda bulunmak ve kardeşlerimizden helallik dilemektir. Umulur ki kul hakkıyla ilahi huzura gitmemiş oluruz. 

 

 

 

21.03.2015