* İLETİŞİM NUMARALARI AYDIN KAYNARPINAR 05054830058ALİ BİLGİÇ 05055020621AHMET BAYAR 05357637429
* KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI ART NİYETLE KULLANDIKLARINI TESBİT ETTİK. BU NEDENLE NUMARALARI GİZLEDİK. ULAŞMAK İSTEDİĞİNİZ MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI İLETİŞİM BÖLÜMÜNDEKİ TELEFONLARI ARAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ
  SEYFİ GÜNAÇTI 1971 MEZUNUMUZ EĞİTİMCİ YAZAR
Adana yollarında
  MUSTAFA VARLI 1963 MEZUNUMUZ E.HATAY İL MÜFTÜSÜ
HAYIRLI SABAHLAR
  AHMET BULUT 1970 MEZUNUMUZ EMEKLİ GAZİANTEP İL MÜFTÜSÜ
ŞEFKAT ABİDESİ ANALARIMIZ
  DR ALİ CAYMAZ 1990 Mezunumuz
İMAM-HATİP LER
  SELAMİ KAYTANCI 1971 Mezunumuz Eğitimci
Deve kuşu gibi olmak!..
  GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
ANAMUR’DA BİR İLK: BILDIRCIN ÇİFTLİĞİM
  NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Diyanet İşleri Eski Başkanı’nın Mahcubiyeti!
  MUSTAFA AKDAĞ
İmam-Hatipler Yeniden Parlıyor
  İBRAHİM SAY 1999 Mezunumuz
EKMEK ARASI LAHMACUNDAN THE İMAM?A
  ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar
 
 
Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?
Çok iyi
İyi
Fena değil
Kötü

 
 

NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar

İnsaf be kardeşim, ölüm var… ölüüüm!

 

Hakikaten merak ediyorum, bir kimse, Müslüman kardeşine karşı bu kadar acımasız, bu kadar pervasız nasıl olabilir diye? Kelimeleri yuvarlarken, cümleleri zoraki bir araya getirirken, her birinin hesabının indi ilahide sorulacağını nasıl bilmez? Ve nasıl olur da doğru olup olmadığını araştırmadan bühtanda bulunur?

Şu ölçüyü bilmemek olur mu? “Kim ki bir Müslüman kardeşinin bir ayıbını görür ve onu örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter.”

İnceliğe bakın ki, varit olan bir durumdan bahsediyor, bu dinin elçisi. Onu bile örtmenin yüceliğinden ve güzelliğinden bahsediyor... Ne ki bu inceliğin, toplumun dokusuna nasıl bir güç kattığını hangi mü’min bilmez?

Peki, ya olmayan bir şeyi Müslüman kardeşine isnat etmek ne oluyor, o zaman? Nefsiemmaresininkölesi olarak, kendi vehmini,kardeşine yüklemeye kalkışmasının karşılığı nedir?

Evvelemirde, iddianın sahibi, iddiasını ispatla yükümlü değil mi? Aksi takdirde, -Allah korusun- müfteri durumuna düşmez mi? Tabii ki öyle!

Tanımadığı, bilmediği kimse hakkında, her ne hikmetse, kabulü akıl sahipleri için mümkün olmayan çok basit mantık oyunları ile kurulu cümlelerle yüklenmek, günah değil mi? Vebal değil mi?

Bütün bir dünyanın, Müslümanları hedef aldığı bir zamanda, nefsimize ve şeytana uyarak bunu işlerken, nasıl içimiz sızlamaz! Ama bilinsin ki, Müslüman olarak bizim içimiz acıyor...

Hatırlayın, çok eski denmeyecek bir tarihte, Hilal Kaplan kardeşimize de bir ithamda bulunulmuştu. Hem de iman gümrükçülüğüne kalkışılarak…

Ama görüyoruz ki, kendi insanımıza, hem de nahak yere saldırmanın vebalinden çekinilmiyor. Biz de, hak bildiğimizi söyleme/yazma sorumluluğumuzu yerine getirme bilinci ile bu yazıyı kaleme alıyoruz.

10.7.2015 tarihinde, saat:22:30’daCNNTürk’teAkifBeki’nin sunduğu "Baştan Sona" programını izledim. Programa Yeni Şafak yazarlarından YusufZiya Cömert de eşlik ediyordu. Programın konuğu, eski Adalet Bakanı SayınSadullahErgin’di.

Gündemle birlikte, kendisi ile ilgili son dönemlerin flaş isnatları, dedikoduları soruldu... Bakan, hepsi ile ilgili doyurucu bilgiler verdi. Özellikle, kendi hakkında yapılagelen dedikodularla ilgili yaptığı açıklamalarda, bize göre sürpriz sayılabilecek bilgiler yoktu. Yani Sadullah Ergin'i tanıyanlar için... Ama onu tanımayanlar ve bilmeyenler, kendisini itham edenler ve bu ithamlara kananlar,  meselenin esasını azıcık da olsa ondan; onun bu açıklamaları ile öğrenmiş oldular...

Söz konusu programının yansımalarında dikkatimizi çeken şu hususlar olmuştur:

Birincisi, Bakanın açıklamalarıyla, sağduyu sahibi insanlar, bir kez daha mutmain olmuştur.

İkincisi,malum basın, bir algı operasyonuna girişmiştir. Öyle ki, bütün anlatılanları, ters yüz ederek hiç söz konusu edilmeyen hükümler çıkarmıştır. Bunu nereden, Sayın Bakanın hangi cümlesinden çıkarıp bu hükme vardı?diye sormak bile bizce gereksizdir. Çünkü bugüne kadar, her meseleyi, ters yüz etmiş bir zihniyetten insaf beklemek, dürüstlük beklemek saf dillik olurdu!

Üçüncüsü de, kendi insanımız diyebileceğimiz ve ferasetinin olması gerektiğini beklediğimiz -ki hakkımızdır- insanların, bu tezviratların etkisi altında kalarak kendi kardeşine bühtanda bulunmasıdır.

Değerli kardeşimiz Ali Karahasanoğlu,13 Temmuz 2015 Tarihli ve “Viskicinin kanalında Ergün ve Ergin!” başlıklı yazısında bu konuya değinmiş ve maalesef kendisine asla yakıştıramadığımız bir şekilde, konuya yaklaşmıştır. Bazı hususları birlikte düşünmemize müsaade buyursunlar:

–Söz konusu olan bu program, olmamış olsaydı, Sayın Bakan hakkında Ali Bey’in söyleyecek bir şeyi olacak mıydı? Yok var idiyse, bugüne kadar neden söylemedi?

–Programın akışı ile Ali Bey’in yazısının akışını karşılaştırdığımızda programı izlemediği; yani izlemeden yazı yazdığı intibasını veriyordu.

–"Viskici patronun televizyonunun bu haftaki konuğu Sadullah Ergin..” diyerek Bakanı vurmaya çalışması, Ali Bey açısından; taşıdığı misyon açısından gerçekten bir talihsizlik olmuştur. Çünkü bütün Müslümanları, çürük iddialarını temellendirmek için, dini kavramları alet eden kimseler olduğunun örnekliğini sergiledi ki, bu açık bir vebaldir.  Bunun için Allah’a tövbe etmeli ve tüm Müslümanlardan özür dilemelidir...

"Viskicinin kanalı..."nı bıraksın da,  iddialarının arkasında olsun yeter! Çünkü o, ayrı bir mevzudur. Sonra, bir Müslümanın ifadesi, bulunduğu yere göre değişiyor muki bu önem arz etsin? Hakikati, her yerde dile getirmenin ne mahsuru var? Ama niyet başka ise, yalpalamadan bu da açıkça söylenmeli değil mi?

 Şunu söyleseydi ancak haklı olabilirdi: "Şu hakikatleri söyleyecekti ama bulunduğu kanal sebebiyle söyleyemedi." Var mı böyle bir şey?

Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür, derler ya, “Viskici patronun televizyonunun bu haftaki konuğu Sadullah Ergin..” derken nerden bilebilirdi ki, kendisi bu indi ölçüleriyle çelişkiye düşeceğini? Ve Allah’ın kendisini en kısa zamanda mahcup edeceğini?

CNN Türk, seversiniz sevmezsiniz ayrı bir şey; ancak bu durum, o kanalı izlemenize mani olmasa gerek. Gelelim sizin kafanızı taktığınız meselelere.

Eski Başbakan’ın danışmanlığını yapmış Akif Beki bu kanalda program yapıyor. Eski adalet bakanı Sayın Sadullah Ergin’in katıldığı programa, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Sayın YusufZiya Cömert’in de eşlik ettiğini biliyorsunuz ama siz yazınızda bunlardan hiç şikâyet etmediniz, Sayın Karahasanoğlu!

            –Ayrıca sizin "Viskicinin kanalında..."  diye nitelediğiniz kanala daha önceleri Faruk Çelik, Bülent Arınç, Efkan Ala, Hüseyin Çelik, Yalçın Akdoğan da katılmıştı. Hem de aynı programa... Yazarlardan da AhmetTaşgetiren...

Bunların hiçbirini yazmadınız ve dilinize dolamadınız! Ve bu, meselede teşkil etmemişti, sizin için! Şimdi niye mesele oldu,Sayın Sadullah Ergin veNihat Ergün katılınca?

“3 dönemlerini doldurdukları için yeniden aday olmayan… bazı isimler..Ne hikmetse..Tesadüf müdür bilmiyorum..Akif Beki’nin programına çıkıp.İnceden inceye mesajlar veriyorlar…”

            “Şimdi de o viskici patronun televizyonuna çıkarak, “Paralel yapı yok”manşetleri atılmasına zemin hazırlayacak sözlerle, bizi aldatamazsın..Hiç kusura bakma..” diyorsunuz.

            Anlaşılan o ki, sizi aldatan zaten aldatmış, “Bizi aldatan bizden değildir” diye buyuruyor yüce insan. Hal böyle iken, sizi aldatanı yanlış yerde arıyorsunuz! “viskici patronun televizyonuna çıkan” bir dizi isim saydık, bunların hiç birisi manşetlere zemin hazırlamıyor ama Sadullah Ergin hazırlıyor!

İnsaf be kardeşim! Allah korkusu da mı kalmadı? Hangi sözlerle sizi aldattı, söylemeniz gerekmez miydi?

            Bukonuda, Ahmet Taşgetiren, Elif Çakır, Akif Beki yazdı...  Sadullah Ergin ile ilgili olarak,Tamer Korkmaz, Ali Saydam, Ali Bayramoğlu, MarkarEsayan, Abdülkadir Selvi, Hilal Kaplan, Hakan Albayrak, Abdullah Kuloğlu, Ali Nar Kutlu... yazdı.

Bu değerli yazarların yazdıklarının hiçbir kıymeti harbiyeleri olmamıştır yanınızda ama sadece “viskicininkanalı”na çıkışı sizi çileden çıkardı, öyle mi?

Korkarım, sizin, Sevilay Yükselir ve Fidel Okan kankaların rahle-i tedrisatından geçtiğiniz anlaşılıyor!

“Ben kendi dönemimde yapılanları, hiç kimsenin üzerine ciro etmiyorum, hepsini üstleniyorum… Benim hükümetten bağımsız iş yaptığım iddiasını reddediyorum” diye cesaretle icraatlarının arkasında olduğunu söyleyen bir Bakanın kimseyi aldattığı falan yok. Daha ne söylesin yani! Anlayana…

Ne diyordu, programda Akif Beki?

“Bu paralel yapı ithamlarında size haksızlık yapıldığını söylemek bile ciddiye almak olur. Ben o dönemin bir bölümüne, masanın o tarafında ve bu tarafında tanıklık etmiş biri olarak sadece “gülünç” demeyi yeterli bulurum…”

Bu müminin şehadeti sizin için yeterli değil mi?

Ali Bey, ne oldu size böyle? Şimdi mi malum zümrenin, attıkları manşetin bir değeri oldu? Oysa bunlar hepimiz için “yandaş medya, havuz medyası” demiyorlar mıydı? Eğer manşetlerini kabul edecek olursak, sizin yaklaşımınızla, şimdi siz havuz medyası mısınız? Allah korusun!  

Yine ona çamur atan bir kafaya şunu söylemiştik bir yazımızda: “Adamın bütün sıkıntısı, bazı konularda, bir takım soruların cevabını bulamamış olmasıdır. Azıcık devlet terbiyesi ve geleneğini bilmiş olsaydı, her konunun Mahmutpaşa pazarı gibi ulu orta saçılmayacağını da bilirdi. Ketum bir Bakanı da ancak tezvirat yıpratabilirdi ki, aleyhine geliştirilen hadiselerin de anlamı buydu…”

            Son bir not:Programın yöneticisi Akif Beki ve programa eşlik eden Yusuf Ziya Cömert bu konuları hiç bilmiyorlardı, sözünü ettiğiniz soruların hiçbirini soramadılar. Dahası, haşa hepsi ona çanak tuttular ve onu akladılar(?) öyle mi? O da onları, sizin ifadenizle güzelce bir "aldatmış!" oldu.

Ama sizin gibi zeki ve külyutmaz birisi olsaydı elinizden kolay kurtulamazdı, demek istiyorsunuz.

Yazınızın anlamı, tam da bu! Bence biraz ayıp oluyor! Hem söz konusu yazarlarımıza, hem okuyuculara,  hem de Allah'a karşı!

Biraz insaf!!! Ölüm var!!!

 

 

19.08.2015