* İLETİŞİM NUMARALARI AYDIN KAYNARPINAR 05054830058ALİ BİLGİÇ 05055020621AHMET BAYAR 05357637429
* KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI ART NİYETLE KULLANDIKLARINI TESBİT ETTİK. BU NEDENLE NUMARALARI GİZLEDİK. ULAŞMAK İSTEDİĞİNİZ MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI İLETİŞİM BÖLÜMÜNDEKİ TELEFONLARI ARAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ
  SEYFİ GÜNAÇTI 1971 MEZUNUMUZ EĞİTİMCİ YAZAR
Adana yollarında
  MUSTAFA VARLI 1963 MEZUNUMUZ E.HATAY İL MÜFTÜSÜ
HAYIRLI SABAHLAR
  AHMET BULUT 1970 MEZUNUMUZ EMEKLİ GAZİANTEP İL MÜFTÜSÜ
ŞEFKAT ABİDESİ ANALARIMIZ
  DR ALİ CAYMAZ 1990 Mezunumuz
İMAM-HATİP LER
  SELAMİ KAYTANCI 1971 Mezunumuz Eğitimci
Deve kuşu gibi olmak!..
  GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
ANAMUR’DA BİR İLK: BILDIRCIN ÇİFTLİĞİM
  NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Diyanet İşleri Eski Başkanı’nın Mahcubiyeti!
  MUSTAFA AKDAĞ
İmam-Hatipler Yeniden Parlıyor
  İBRAHİM SAY 1999 Mezunumuz
EKMEK ARASI LAHMACUNDAN THE İMAM?A
  ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar
 
 
Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?
Çok iyi
İyi
Fena değil
Kötü

 
 

NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar

Bir akademisyene yakışıyor mu?

 

İntihal konusu, işi bilmeyen, işin önemini kavrayamayan amatörlerin arasında kalsa bir derece… Üzülerek belirtelim ki, anlı şanlı akademisyenlerin de bu etik olmayan yönteme tevessül ettiklerine şahidoluyorsunuz, olunca da kahroluyorsunuz… Asıl insanı üzen de bu oluyor.

Bu, baştan sona kadar tatsız ve can sıkıcı bir konudur. Ne yaparsınız ki bir şekilde üzerinde durmak mecburiyetinde kalıyorsunuz; istemeseniz de…

Yine yaşadığımız bu tatsız tuzsuz olaylardan birinden bahsedeceğiz: Gençliğimizde sporla uğraşmış ve güreş dalında okul takımında yer almıştık. Dolayısıyla spora ve spor camiasına uzak değiliz. Bu ilgimiz sebebiyle de spor olayları dikkatimizi çekiyor, gelişmeleri de yakından takip ediyoruz...

Şu hususu özellikle belirtmek isteriz ki, sporu hakkıyla ve centilmence yapanlara ve ona emek verenlere karşı saygımız büyüktür. Çünkü bu insanların, sporun sevilmesinde katkılarının oldukça fazla olduğuna inanıyoruz. Çocukluğumuzda değişik vesilelerle harman yerinde veya başka yerlerde izlediğimiz güreşler ve güreşçiler hala belleklerimizde tazeliğini korumaktadır.

Geçmişimize ait bu kültürel değerlerimizin unutulmaması ve kaybolmaması için hafızalarda ve arşivlerdeki yerini alması gerektiğine inandığımızdan, yılları alan bir emeğin ürünü olan bir çalışmamızı “hatay aba güreşi” isimli kitapta topladık. Eser, 2010 yılında Antakya Belediyesi Kültür Yayınlarından çıkmıştı.

Tabii ki bu çalışmamız, bu alanda yapılan çalışmaların ne ilki, ne de sonuncusuydu. Daha önce de yapılmıştır, daha sonra da yapılacaktır. Bizim de birazcık katkımız olmuşsa şüphesiz bundan mutluluk duyarız. Sözünü ettiğimiz kitabımız da, Belediye tarafından tüm Hatay’da güreş severlere karşılıksız olarak dağıtılmaktadır.

2013 tarihinde yine Antakya Belediyesi Kültür Yayınlarından çıkan, Prof. Dr. İbrahim Öztek’e ait “Aba Güreşi Uluslararası Organizasyonlar ve Yarışma kuralları” adlı kitabını gördük. Bu alanda bir çalışmanın daha olması bizleri sevindirdi. Fakat kitabı incelediğimizde, içerisinde kullanılan fotoğrafların bizim kitaptan alındığını gördük. Ancak kaynak olarak başka bir eser gösteriliyordu. Hocanın neden böyle yaptığını anlayamamıştık. Ama üzüldüğümüzü de belirtmeliyiz. Hasseten Milli Kütüphaneye gidip kaynak olarak gösterdiği kitabı çıkarttık ve fotokopisini aldık. Kaynak olarak gösterdiği Enver Keskin’e ait 1978’de basılan “Aba Güreşimiz”  adlı kitapta, yazarın/hocanın sözünü ettiği fotoğraflar yoktu. Dahası, basılan fotoğrafların yanındaki yazıların formatı/stili bile bizim kitabımızdan alındığını kanıtlıyordu.

Hocanın kitabının, 22. sayfasındaki 1 fotoğraf ve yazısı, kitabımızın 114. sayfasından,

Yine, aynı sayfadaki 1 fotoğraf ve yazısı, kitabımızın yine 114. sayfasından,

23. Sayfasındaki 1 fotoğraf ve yazısı, kitabımızın 179. sayfasından, kaynak gösterilmeksizin aynen alınmıştır. Daha da vahimi, kaynak olarak gösterilen kitapta bu fotoğrafların hiç birinin olmayışıydı.

            Bu durum karşısında yaptığımız iş, konuyu üyesi olduğumuz“İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği)” Başkanıyla paylaşmak oldu. Bilgi ve dokümanları ona verdik. “Ben görüşürüm” dedi. Nitekim görüşmüş. “Yazarla görüşürseniz iyi olur” demiş. Hoca da, “peki” demiş. “Görüşürüm, ben bu kaynağı birisinden almıştım” diye de açıklama yapmış.

15-20 gün geçti, kimse bizimle görüşmedi. Tekrar başkanımızla makamında görüştük. Kimsenin aramadığını söyledim. Önümüzde tekrar aradı. Hoca, işleri nedeniyle arayamadığını fakat arayacağını söyledi.

Bir müddet daha bekledikten sonra, bu konuda kimse de aramayınca, dilekçe ve ekleriyle beraber, 24.05.2014’te meslek birliğine başvurduk. Onlar da, 05.08.2014 tarih ve 701-63-14 sayılı yazı ile Antakya Belediye Başkanlığına durumu bildirdiler.

Herhangi bir cevap gelmeyince, Antakya Belediye Kültür Müdürünü aradım. Durumu sordum. “evet, yazı geldi, ancak Hatay Büyükşehir olunca bizden ayrıldılar” dedi.

İLESAM Genel Başkanlığı, yeniden Hatay BüyükşehirBelediye Başkanlığına 29.06.2015tarih ve 701-71-15 sayılı bir yazı gönderdi.

Bir hafta sonra Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanı Mehmet Mursaloğlu ile telefon görüşmesi yaptım. “Abi, yazın geldi, Pazartesi günü arayacağız” dedi.

Ama maalesef, o gün bugün yine cevap veren çıkmadı; ne Daire Başkanından, ne Belediye Başkanından, ne de özellikle yazardan!..

Biz ne istiyorduk? Yanlışyapılan işin düzeltilmesini…

Peki neden cevap vermedi hoca?

Biz de bilmiyoruz! Ya meseleyi ciddiye almıyor ve “Ne olacak canım, bir iki fotoğraf ve yazıdan ne çıkar?” diye düşünüyordur; eğer öyleyse, intihalin daniskasını normal kabul ediyor demektir ki, akademik camia bu hususta ne der, onu bilmeyiz. Veya bize söylenmeyen başka bir sebepten…

Çok mu zordu, “Bir yanlışlık oldu. Ben onu en kısa zamanda düzeltip bilgi vereceğim” demek ve düzeltmek.

Bizce işin esas vahim tarafı, bir akademisyenin kitabına alacağı bilgilerin kaynağına muttali olmaması! Bu da yetmiyormuş gibi, “Ben birisinden almıştım” mazeretine yaslanması.

Akademisyenler arasında bu gerekçe/bahane veya mazeret, kabul edilir mi, edilmez mi? Göreceğiz…

Bu yazıyı yazmayı hiç istemezdik. Üzgünüz… Ancak buna mecbur bırakıldığımızın da bilinmesini isteriz. Ve şayet bu konu ile ilgili bir açıklama gelirse okuyucularımızla seve seve paylaşacağımızı da belirtelim…

Son olarak da konumuzu, kitapları ve çalışmaları adeta yağmalanan, kendisinin ifadesiyle “Yok sayılan kitaplar kepçe kepçe kullanılmış, kopyalanmış, konu aşırması yapılmış” diyen Mehmet Tekin’in bu konuyla ilgili sözüyle noktalayalım:

“Özgün düşüncesini ya da çalışmasını o kişiye atıfta bulunmadan alıntılamak bilgi hırsızlığıdır…” 

 

 

 

13.09.2015