* İLETİŞİM NUMARALARI AYDIN KAYNARPINAR 05054830058ALİ BİLGİÇ 05055020621AHMET BAYAR 05357637429
* KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI ART NİYETLE KULLANDIKLARINI TESBİT ETTİK. BU NEDENLE NUMARALARI GİZLEDİK. ULAŞMAK İSTEDİĞİNİZ MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI İLETİŞİM BÖLÜMÜNDEKİ TELEFONLARI ARAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ
  SEYFİ GÜNAÇTI 1971 MEZUNUMUZ EĞİTİMCİ YAZAR
Adana yollarında
  MUSTAFA VARLI 1963 MEZUNUMUZ E.HATAY İL MÜFTÜSÜ
HAYIRLI SABAHLAR
  AHMET BULUT 1970 MEZUNUMUZ EMEKLİ GAZİANTEP İL MÜFTÜSÜ
ŞEFKAT ABİDESİ ANALARIMIZ
  DR ALİ CAYMAZ 1990 Mezunumuz
İMAM-HATİP LER
  SELAMİ KAYTANCI 1971 Mezunumuz Eğitimci
Deve kuşu gibi olmak!..
  GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
ANAMUR’DA BİR İLK: BILDIRCIN ÇİFTLİĞİM
  NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Diyanet İşleri Eski Başkanı’nın Mahcubiyeti!
  MUSTAFA AKDAĞ
İmam-Hatipler Yeniden Parlıyor
  İBRAHİM SAY 1999 Mezunumuz
EKMEK ARASI LAHMACUNDAN THE İMAM?A
  ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar
 
 
Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?
Çok iyi
İyi
Fena değil
Kötü

 
 

GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar

SURİYELİ SIĞINMACILAR VE AÇLIK TEHLİKESİNE KARŞI ALINACAK TEDBİRLER

Suriye’de iç savaşın başladığı 15 Mart 2011 yılından bu yana çatışmalar nedeniyle Suriye’den komşu ülkelere sığınan on binlerce insan var…

 

2011-2012 Suriye çatışmaları sırasında halk gıda, yakıt, işsizlik ve barınak sıkıntısı yaşamıştı. Çatışmaların şiddetinden kaçan Suriye halkı Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Irak gibi komşu ülkelere sığınmıştır.

 

Çatışmalar uzadıkça ve şiddetlendikce, sivil insanlar 700-1000 kişilik büyük topluluklar halinde komşu ülkelere, günümüzde de devam eden bir göç dalgası başlatmıştır.

 

Mülteci sayısı her gün artmaktadır.

 

Türkiye, Ürdün, Lübnan, Irak, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Ermenistan dahil toplamda 4 milyonun üzerinde sivil komşu ülkelere sığınmıştır, ayrıca Suriye içinde 3 milyonun üzerinde sivil de mülteci durumuna düşmüştür.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ağustos 2013'te yaptığı açıklamada, Türkiye'nin mültecileri barındırmak için iki milyar dolardan fazla harcama yaptığını açıklamıştı.

 

 Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın (AFAD) verilerine göre, Türkiye'de yaşayan Suriyeli mültecilerin sayısı 600.000'i geçmiş bulunmakta ve bunların 400.000'den fazlası mülteci kampları dışında yaşamaktadır.

 

Suriye İç Savaşı'ndan kaçan mülteciler, çeşitli yollarla Avrupa ülkelerine gitmek istemektedir. Almanya'nın mültecileri kabul etmeye başlamasının ardından, bir yıl içerisinde yüz binlerce mülteci, bu yasa dışı yollardan bu ülkeye gitmiştir.

 

Sadece 2015 ekim ayında Almanya'ya gelen mültecilerin sayısı 180 bin olarak açıklanmıştır.

 

Mültecilerin kaçak Avrupa yolculuğu, güvenlik şartlarının sağlanamaması ve korsanların daha fazla para kazanma hırsı nedeniyle zaman zaman facialarla sonuçlanmaktadır.

 

Her hafta onlarca mülteci, bu yolculuk esnasında hayatını kaybetmektedir.

 

Avrupa Birliği,Avrupa'ya gelen mülteci akınlarının azaltılması karşılığında Türkiye'ye mülteciler için harcanmak üzere 3 milyar euroluk maddi yardım sağlanmıştı.

 

Avrupa Birliğine üye ülkelerle yapılan son anlaşmada alınan kararlar hepimizin malumu…

 

Dünya ülkeleri ve Avrupa Birliği Mülteci sorununu henüz çözebilmiş değil…

 

Ülkemizde Avrupa Birliği’ne girme hazırlıkları yapıyoruz. Avrupa Birliği ülkelerinde her yıl "Dünya Gıda Günü" kutlamaları yapılıyor. Buna rağmen dünyanın çeşitli yörelerinde açlıktan insanlar ölüyor.

 

Türkiye'mizde de yetersiz beslenmeden ölen çocuklarımız, insanlarımız var.

 

Bir de bunların üstüne Mülteci sorunu eklenmiş durumda…

 

1979 yılından bu yana geçen 31 yıllık süre içerisinde her yıl yapılmakta olan “Dünya Gıda Günü Kutlamaları” dünyadaki açlık tehlikesini ve yetersiz beslenme problemini henüz halledebilmiş değildir.

 

Yapılan istatistikler; problemin dünya çapında sanılandan daha büyük boyutlara ulaştığını göstermektedir.

 

Dünyada yaklaşık 500 milyondan fazla insan, açlık tehlikesiyle karşı karşıyadır.

 

“Gizli açlık” ve "dengesiz beslenme"nin etkisinde kalanların sayısı ise 1 milyara yaklaşmaktadır.

 

Bu rakam dünya nüfusunun dörtte birine eşittir.

 

300 milyona yakın çocuk, kötü beslenme sebebiyle gelişememiş durumdadır.

 

400 milyona yakın kişi Guatr hastalığı, 300 milyona yakın kişi kansızlık, 100 milyonun üzerinde kişi kör olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

 

Geçmişte Kuzey Afrika, Bangladeş ve Hindistan’da yüz binlerce insan dünyanın aldırmaz bakışları altında açlıktan ölmüştü.

 

Bugün ise başta mülteciler olmak üzere pek çok yerde insanlar aynı tehlikeyle karşı karşıyadır.

 

Son yıllarda Depremler, Tusinamiler, terör olayları,mülteci sorunları ve tabiî afetler sebebiyle açlıktan ölenlerin sayısı ise on binleri bulmaktadır...

 

Ve dünya yine olaylara seyirci kalmaktadır.

 

Tedbir alınmazsa 2025 yılına kadar sadece Güney Asya’da 500 milyonun üzerinde insanın açlıktan öleceği tahmin edilmektedir.

 

2050 yılına kadar dünya nüfusunun 14 milyara ulaşacağı hesap edilerek karamsar tablolar şekillenmektedir.

 

Bu acı gerçeklere rağmen dünyada ölçüsüz ve dengesiz bir gidiş hüküm sürmektedir.

 

Gelişmiş ülkelerin çöplüklerine atılan yiyecek maddeleri dünyada açlıktan ölen insanların 15 katını besleyecek miktardadır.

 

Dünyada insanların açlıktan en çok öldüğü 1973-1974 yıllarında üretilen 1 milyar 200 milyon ton tahılın 500 milyon tonunu gelişmiş ülkeler hayvanlarına yem olarak vermişlerdir.

 

Acaba biz; “AÇLIK” insanlığı tehdit ederken, elimizdeki nimetlerin kıymetini biliyor muyuz?

 

Gıda maddeleri üretimi açısından, dünyada kendi kendine yeten sayılı ülkelerden biri olduğumuz halde, ölçüsüz ve kötü kullanım sebebiyle bu imkanı yeterince değerlendiremiyoruz.

 

Yurdumuzda yetiştirilen meyve ve sebzenin tüketiciye ulaştırılmasına kadar ortaya çıkan kayıp, neredeyse yabancı ülkelerden aldığımız dış yardıma eşittir.

 

Buğday ekiminde bilgisizlik sebebiyle boş yere attığımız tohum; yıllık buğday ihtiyacımızı karşılayacak kadardır.

 

Ülkemizde her yıl 300 bin tonun üzerinde ekmek çöpe atılmaktadır.

 

Bu israfların sebep olduğu yetersiz beslenme sonucunda yurdumuzda çocuk ölüm hızı binde 250’ye kadar çıkmaktadır.

 

Hamile kadınların yüzde 70’i,çocukların yüzde 25'i "ANEMİ" durumundadır.

 

Nüfusumuzun yüzde 35’i orta ve hafif kansızlık müptelasıdır.

 

Halbuki geleneklerimizde de, inançlarımızda da israf ve dengesizlik yasaktır.

 

Sağlığa zararlı her davranışı İslamiyet hoş karşılamamıştır.

 

Bir akarsu kenarında bulunsak bile, suyu ölçülü kullanmayı emreden Peygamberimizdeki anlayış azı çok, çoğu bereketli kılan ölmez bir prensiptir.

 

Müslüman-Türk geleneğinde “Ekmek bir nimettir”

 

Bu anlayıştır ki; Türk anası, kızı, gelini ekmeği sofradan çöpe atmamış, değerlendirilmiştir.

 

Yere dökülen ekmek kırıntıları süpürge ile süpürülmemiş itina ile ayakaltından kaldırılmıştır.

 

Yerde bulunan bir ekmek parçası, kurt-kuş yesin diye temiz bir köşeye bırakılmıştır.

 

İmkanı olanların, imkanı olmayanlara yardım elini uzatmaları zekat, fitre, kurban, kefaret... gibi bir çok müessese ile şekillenmiştir.

 

“Komşusu aç iken tok uyuyan bizden değildir” Peygamber sözü yardımlaşma konusunda cihan şumul bir yüce prensip getirmiştir.

 

Hicret’ten sonra Medine’de görülen dayanışma hamlesinin tarihte bir eşine daha rastlanılmamıştır.

 

Devletlerin “Dünya gıda Günü” kutlama noktasına gelmesi, İslamiyet'in gösterdiği hedeftir.

 

Açlık tehlikesi ve mülteci sorunu insanlığı tehdit ederken, elimizdeki nimetlerin kadrini bilmiyorsak bu yüce dinimizin hayat veren prensiplerini bilmememizdendir.

 

Hoşça kalınız.

29.04.2016