GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
DARBE TEŞEBBÜSÜNÜN DIŞ BASINA YANSIMALARI VE HAŞHAŞİLER…
Paralel yapı tarafından gerçekleştirilmek istenen DARBE teşebbüsü vatansever komutanlarımız, Kahraman polislerimiz, adını Peygamberimizden alan şanlı Mehmetçiklerimiz ve yüce milletimiz tarafından bertaraf edilmiştir.
Darbenin ilk günlerinde dış basın DARBE teşebbüsünü değişik yorumlarla bildirmişti.
Şöyle ki:
Reuters Haber Ajansı ilk olarak İstanbul'daki köprülerin ulaşıma kapatıldığını duyurmuştu.
Associated Press Haber Ajansı da gelişmeyi son dakika olarak duyurmuştu.
Russia Today internet sitesi TSK'nın internet sitesinden yayımlanan açıklamaya yer vermiş, açıklamada TSK'nın yönetime el koyduğu belirtmişti..
İsrail'de yayın yapan Haaretz gazetesi TSK'nın yönetime el koyduğu iddiasına yer vermişti.
Alman Bild Gazetesi yaşanan olayları “Türkiye’de darbe girişimi” olarak duyurmuştu.
İngiltere'de yayınlanan Financial Times, Amerika'dan Yunanistan'a İran'dan Almanya'ya kadar bir çok dünya liderinin darbe girişimleriyle ilgili açıklamalarına yer vermişti.
Yunan basınından Kathimerini, Atina'nın Türkiye'de demoktarik yollarla seçilen yönetimin arkasında olduğunu belirtmişti.
Amerikan merkezli The Atlantic, internet sitesinden önce Türkiye'deki darbe girişimi iddiaları arasında sosyal medyanın karardığını duyurmuş, daha sonra ise darbe girişiminin bir gecede son bulduğunu aktarmıştı.
Türkiye'de yaşanan gelişmeleri dakika dakika yayınlayan Los Angeles Times, ilk haberinde köprülerin tutulduğunu ve jetlerin şehir üstünde uçuş yaptığını duyurmuş, daha sonra ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ben hala devlet başkanıyım" sözlerine yer vermişti.
Son haberinde ise Erdoğan'ın sözlerini kaynak göstererek Türkiye'de kontrolün sağlandığını duyurmuştu.
Bu haberler Türkiye’mizin yurt dışında imajını zedeleyen haberlerdi ve Türkiye’miz bunu hak etmemişti…
Neyse ki; Paralel yapı tarafından gerçekleştirilmek istenen DARBE teşebbüsü vatansever komutanlarımız, Kahraman polislerimiz, adını Peygamberimizden alan şanlı Mehmetçiklerimiz ve yüce milletimiz tarafından bertaraf edilmişti.
Geçtiğimiz yıllarda da: “Paralel Yapı” soruşturmasıyla ilgili olarak gözaltılar, tutuklamalar, serbest bırakılmalar nedeniyle ortalık toz-dumandı…
“Tahşiye Operasyonu” adı verilen operasyonla Cemaat medyasının iki önemli ismi ile STV dizilerinin senaristi ve eski il emniyet müdürleri gözaltına alınmıştı.
Yapılan sorgulama sonunda Samanyolu Yayın Grubu başkanı Hidayet Karaca tutuklanmış, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Samanyolu TV’nin Sungurlar dizisinin yapımcısı Salih Asan ile yönetmeni Engin Koç, Tek Türkiye dizisinin senaristi Makbule Çam Alemdağ ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılmışlar, tutuklu bir tek medya çalışanı kalmamıştı.
Bu arada tutuklamalar ve serbest bırakılmalarla ilgili yurt içi ve yurt dışında gündem oluşturulmaya çalışılması da işin ayrı bir yönüydü…
Meğer paralel yapı tuzaklarını kurmaya devam etmiş en sonunda DARBE yapmıştı.
Paralel Yapı’nın tarihte “Haşhaşiler” diye adlandırılan Rafızîlik ve Hasan Sabbah olayı ile bağdaştırılması da işin ayrı bir boyutuydu…
Geçenlerde Cüneyt Akın’ın bir filmini izledim.
Tarihi filmde bir ordu komutanı ya da hükümdarın cennet vaat ederek ordu kurduğunu, bu ordudaki askerlerin gözünü kırpmadan ölüme atladıklarını, ölen askerlerin cennete gitmek için kendilerini feda ettiklerini izledik.
Filim icabı Cüneyt Arkın gerekeni yaptı.
Aklıma gelen soru şu: Gerçekten tarihte böyle bir olay yaşanmış mıdır yoksa efsane midir? Hayal ürünü müdür?
Araştırdım.
İşte tarihte “Haşhaşiler” diye adlandırılan, "Cennet vaat eden Hükümdar" diye nitelendirilen olayla ilgili araştırmamın sonucu:
İran’da kurulan Selçuklular Devleti içinde 1072-1092 tarihleri arasında Selçuklu hükümdarı olan Melik şah devrinde gerçekten böyle bir olay yaşanmıştır.
İslam âleminde meydana gelen karışıklardan faydalanmaya çalışan Yahudi’ler; Müslümanlar arasında huzursuzluğu körükleyebilmek için Rafızîlik adıyla uydurma görüşler ortaya atmışlar, Hz. Ali sevgisini istismar ederek yüzlerce İranlı’yı kandırmışlar ve kendilerine bağlamışlardır.
Rafızîlerden İranlı biri olan Hasan Sabbah isimli bir kişi özel olarak yetiştirilmiş ve Rafızîliğin aşırı bir kolu olan Bâtıniliği yaymak için Kazvin taraflarındaki Alamut Kalesi’ne yerleşmiştir.
Hasan Sabbah, din bilgisi olmayan cahil kimseleri sahte cennet vadi ile kandırmış onlara bal ve çörek otuna karıştırdığı afyon vererek çiçek bahçelerinin bulunduğu bahçelerde yarı çıplak dolaştırdığı cariyeler arasında gezdirmiştir.
Ayrıca gezilen bu yerlerin cennet olduğu telkininde bulundurmuştur.
Yanına getirilen gençler ayılınca onlara cenneti nasıl bulduklarını sormuş, beyni uyuşan gençler Hasan Sabbah’ın adeta kölesi olmuştur.
Onun öl demesiyle ölmeye, vur demesiyle vurmaya başlayan bu taraftar topluluğu ile etrafa terör estirmeye başlamıştır.
Filmde görüldüğü şekliyle Melik şah; Hasan Sabbah’a elçiler gönderip onu tehdit ettiği zaman fedailerinin kendisine bağlılıklarını göstermek için bir emirle fedaisinin kendi kendini nasıl hançerleyip öldürdüğünü, bir diğerinin kendini kaleden nasıl attığını göstermiştir.
Yeraltı faaliyeti göstererek Selçukluları içten çökertmeye çalışan Hasan Sabbah’a karşı Melik şah ve veziri Nizamül-Mülk; Nizamiye medreselerini açmış, gençleri yetiştirerek bu tehlikeyi önlemeye çalışmıştır.
Kendisinden sonra gelen Selçuklu Sultanları bu çıbanbaşını yine ortadan kaldıramamışlardır.
Ancak Moğol Hükümdarı Hülagu; Alamut Kalesini yerle bir ederek Bâtınileri bu bölgeden uzaklaştırıp yok etmiştir.
Paralel yapı adına DARBE girişiminde bulunan Komutan, er ve erbaşların yaptığı itirafları duyunca Cennet vaad eden hükümdarı ve ona ölümüne bağlanan afyonlu, efsunlu askerlerini düşünmemek elde değil…
Ne dersiniz?...
Kıssadan Hisse çıkarmayı siz değerli okuyucularıma bırakıyorum.
Hoşça kalınız
22.07.2016