* İLETİŞİM NUMARALARI AYDIN KAYNARPINAR 05054830058ALİ BİLGİÇ 05055020621AHMET BAYAR 05357637429
* KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI ART NİYETLE KULLANDIKLARINI TESBİT ETTİK. BU NEDENLE NUMARALARI GİZLEDİK. ULAŞMAK İSTEDİĞİNİZ MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI İLETİŞİM BÖLÜMÜNDEKİ TELEFONLARI ARAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ
  SEYFİ GÜNAÇTI 1971 MEZUNUMUZ EĞİTİMCİ YAZAR
Adana yollarında
  MUSTAFA VARLI 1963 MEZUNUMUZ E.HATAY İL MÜFTÜSÜ
HAYIRLI SABAHLAR
  AHMET BULUT 1970 MEZUNUMUZ EMEKLİ GAZİANTEP İL MÜFTÜSÜ
ŞEFKAT ABİDESİ ANALARIMIZ
  DR ALİ CAYMAZ 1990 Mezunumuz
İMAM-HATİP LER
  SELAMİ KAYTANCI 1971 Mezunumuz Eğitimci
Deve kuşu gibi olmak!..
  GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
ANAMUR’DA BİR İLK: BILDIRCIN ÇİFTLİĞİM
  NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Diyanet İşleri Eski Başkanı’nın Mahcubiyeti!
  MUSTAFA AKDAĞ
İmam-Hatipler Yeniden Parlıyor
  İBRAHİM SAY 1999 Mezunumuz
EKMEK ARASI LAHMACUNDAN THE İMAM?A
  ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar
 
 
Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?
Çok iyi
İyi
Fena değil
Kötü

 
 

Ülkenin Başbakan’ı Sertap Erener adlı sanatçıyı gecenin bir buçuğunda arayıp, “eşimle beraberiz, yeni çıkarttığınız albümü dinledik, büyük keyif aldık” diye telefon açmış.

Ülkenin bir kısım medyası harala gürele aranan sanatçıya giydirme telaşına giriyor. Haberi duyuran gazeteci de “Büyük şaşkınlık? Korku? Sevinç?” cümleleriyle haberini yapıvermiş bu aramanın… Şaşkınlık tamamda, korku niye? Anlamadım. Hemde “büyük” korku… Aranan sanatçı, korkuyormuş. Çünkü onu arayan “karşı tarafın siyasetçisi”… Korkuyor, “ya bu aramada beni “yandaş” yaparsa, beni de bizim mahalledekiler dışlarsa, diye… Gazeteci “korkuyor” diyerek aranan sanatçının duygularını mı, yoksa içinde yaşadığı atmosferin onlara yaşattığı duyguyu mu? deşifre ediyor onu kestirmek güç. Ülkenin sorunu da bu değil mi? Senin siyasetçin, siyasetin; benim siyasetim, siyasetçim…İki ayrı kutuplar… Biz seksenleri, yetmişleri aştık diye sevinirken, ülkede aydın diye kafasının üzerinde flüoresanla gezinen tayfa ülkenin Başbakan’ının telefon açıp sanatı için tebrik ettiği arkadaşına neredeyse telefona çıktığı için, “arkadaşlığımı keseceğim” tehdidi savuruyor… Neden aramış Başbakan? Partisine mi davet etmiş, hani kongre öncesi bazı davetler olduğu için acaba bu sanatçımızda davet mi almış. Elbette hayır… Bir sanatçının sanatından dolayı takdir edilmesi kadar olağan bir şey var mıdır. O halde nedir bu suçlamalar efendiler! Arayan bir suçlu değil, bu ülkenin Başbakanı… Ama aranan sanatçımıza yakın bir başka sanatçı arkadaşı döktürüvermiş… Adı; Güvenç Dağüstün, Başbakan'dan gece yarısı telefon alan Sertab Erener'e bir mektup yazma gerekliliği hissetmiş… "Sevgili Sertab” diye başlamış… Dün gazetede okudum, çok duygulandım: Başbakan aramış seni. Hem de gece saat 1.00'de. Hanımefendi ile yeni albümünü dinlemişler, çok sevmişler, tebrik için aramışlar. Sen de ne duygulanmışsın, ne sevinmişsin. Hatta yememiş içmemiş bir de basına da sızdırmışsın haberi ki bu şanlı şerefli olayı halkın da duysun. Ben de okudum işte.Gözlerim doldu.Uzun zamandır senden haber alamıyordum; İyi oldu. Ey Şuh-i Sertab, Eski dost..” … Ve mektup devam ediyor… Ne tutuklu gazetecilerin hesabı kalıyor, ne Sivas Madımak’ın, ne de Fazıl’ın Neyzen Tevfik şiirinden dolayı açılan mahkemesinin hesabı… Hepsinin hesabını bir telefon münasebetiyle hem Sertap’tan hemde başbakan’dan soruyor… Ama mektubunun son cümlesi daha vahim… “Sertab, Darılmaca gücenmece yok. Senin gururla anlattığın şey benim gerçekten gözlerimi doldurdu. Eski bir dostun yitişini görmek beni gerçekten üzdü. İktidar yalakalığı gemisinde daha ne kadar gidersiniz bilmiyorum. Ama devran döndüğünde de korkma, Biz salağızdır,Yine bağrımıza basarız seni. Ama lütfen: Oku Sertab oku! Yoksa; Sertab zil çaldı! Sertab Somali'ye git! Bak Sertab, bu Demir! Sertab üç çocuk yap!" diye bitiriyor… Kim yazıyor bunları…? Kendisini sanatçı diye tanımlayan “eski bir dost”... Başbakan’ın telefonuna baktığı için “bittin” diye yazacak kadar hırs dolu… Oysa arkadaş eğitimli, kültürlü… özgeçmişine bakıyorsunuz kalabalık… İhsan Doğramacı’nın bursuyla Avusturya’nın Viyana kentinde sanat çalışmalarına başlamış… İzmir Devlet Operası’nda konuk sanatçı olarak G. Donizetti’nin “Aşk İksiri” operasında ilk başrolü “Belcore”yi seslendirmiş… Avusturya’nın Innsbruck kentinde Georg Schmöhe yönetiminde C. Orff’un “Carmina Burana” adlı eserinde bariton sololarının yanı sıra kontrtenor solosunu da seslendirerek bir ilke imza atmış… Viyana’da seslendirdiği, Yunan besteci Perikles Liakakis’in “Çizmeli Kedi” operasındaki başrol ile bu eserin dünyada ilk kez seslendirilişinin solistlerinden olmuş… Fazıl Say’ın kankası… Bir dönem Fazıl Say’ın “Nazım” adlı eserini Sertap Erener’le beraber seslendirmiş… Hepsi iyi, hoş güzelde nedir bu bağnazlık o halde? Bunca sanat kimliği sizi “akil” kılmıyorsa ne yapıyorsunuz siz? Bunca sanat sizi fanatizmden kurtarmıyorsa ya sanatınızı ya durduğunuzu iddia ettiğiniz yeri gözden geçirin? *** Her şeyden önce aydın, halkın tercihlerine saygı duymayı öğrenecek, içine sindirecek… Üç dönem halkın kahır ekseriyetinin oylarıyla seçimi almış bir siyasetçi seçim atmosferinin dışında şarkısını beğendiği bir sanatçıyı arayıp, “takdirlerini” sunamaz mı? Mesela Obama, Amerikalı aktris Angelina Jolie’yi yıllardır küs olduğu babası Jon Voight’la barıştığı için telefon açıp, “ne iyi ettin Angelina, sanada bu yakışırdı” diye telefon sallasa ne olur? Ne olacak, Angelina’ya “Nasıl korktun mu?” diye bir şey yazacak gazeteci de olmaz, ona bu telefona baktığı için, “Obama aramış seni. Hem de gece saat 1.00'de. Hanımefendi ile seni tebrik etmişler, tebrik için aramışlar. Sen de ne duygulanmışsın, ne sevinmişsin. Hatta yememiş içmemiş bir de basına da sızdırmışsın haberi ki bu şanlı şerefli olayı halkın da duysun. Ben de okudum işte…” “sen bittin…” diyen bir “yakın arkadaş” ta çıkmaz… Peki böyle yakın arkadaşlar neden bizim ülkemizde çıkıyor? Çünkü henüz siyaset aydın geçinenlerimizi bile yakıyor… Siyasetle bakıyorlar, siyasetle yaşıyorlar da onun için… Siyaset yalnızca ülkeyi idare etmiyor bizde, dostluklarımızı, gideceğimiz mekanları belirliyor, kime selam verip vermeyeceklerimize dahi karışıyor… Şimdi yazıyı şöyle bitirelim… Başbakan’dan korkmak… Aynı soruyu Anadolu’da bir sanatçıya soralım; “Başbakan sizi arasa korkar mısınız? Vereceği cevap şu olurdu; “Başbakanım’dan neden korkayım?” Bende sözde aydın arkadaşımıza tavsiye ediyorum, toplumların büyük çoğunlukları her zaman itidali sembolize eder ve doğru karar verir. Siz bu kararı benimsemeseniz de saygı duyun ve korkmayın. Fatih Bayhan - Haber7 www.fatihbayhan.com.tr bayhan.f@gmail.com