* İLETİŞİM NUMARALARI AYDIN KAYNARPINAR 05054830058ALİ BİLGİÇ 05055020621AHMET BAYAR 05357637429
* KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI ART NİYETLE KULLANDIKLARINI TESBİT ETTİK. BU NEDENLE NUMARALARI GİZLEDİK. ULAŞMAK İSTEDİĞİNİZ MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI İLETİŞİM BÖLÜMÜNDEKİ TELEFONLARI ARAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ
  SEYFİ GÜNAÇTI 1971 MEZUNUMUZ EĞİTİMCİ YAZAR
Adana yollarında
  MUSTAFA VARLI 1963 MEZUNUMUZ E.HATAY İL MÜFTÜSÜ
HAYIRLI SABAHLAR
  AHMET BULUT 1970 MEZUNUMUZ EMEKLİ GAZİANTEP İL MÜFTÜSÜ
ŞEFKAT ABİDESİ ANALARIMIZ
  DR ALİ CAYMAZ 1990 Mezunumuz
İMAM-HATİP LER
  SELAMİ KAYTANCI 1971 Mezunumuz Eğitimci
Deve kuşu gibi olmak!..
  GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
ANAMUR’DA BİR İLK: BILDIRCIN ÇİFTLİĞİM
  NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Diyanet İşleri Eski Başkanı’nın Mahcubiyeti!
  MUSTAFA AKDAĞ
İmam-Hatipler Yeniden Parlıyor
  İBRAHİM SAY 1999 Mezunumuz
EKMEK ARASI LAHMACUNDAN THE İMAM?A
  ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar
 
 
Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?
Çok iyi
İyi
Fena değil
Kötü

 
 

GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI VE ON ÜÇÜNCÜ İSLAM ZİRVESİNİN ARDINDAN…

 

 56 ülkenin temsilcileri İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 13. İslam Zirvesi için İstanbul’da bir araya gelmişlerdi.

 

 14-15 Nisan tarihleri arasında gerçekleşen zirve öncesinde yapılan Dışişleri Bakanları Konsey Toplantısı’nda söz alan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Suriye’de değişimin bir an önce gerçekleşmesi gerektiğinin altını çizmişti ve şöyle demişti:

 

 “İslam dünyası olarak Suriye’deki gidişata son vermenin zamanı çoktan geldi. Suriye’ye barışı geri getirmek için var gücümüzle çalışmalıyız. Bu değişimin halkına zulmeden ve mezhepsel farklılıkları körükleyen Esad’la olmayacağı ortadadır.”

 

Zirvede sadece siyasi liderler değil, gençler de seslerini duyurmuştu.

 

Gençlik Zirvesi’ne katılan Nobel Barış Ödülü sahibi Yemenli akvitist Tevekkül Karman, liderlerden kararlı davranmalarını istemiş ve şöyle demişti::

 

“Bu zirvenin katılımcılarını yolsuzluk, terörizm ve zulüme karşı açık bir çaba göstermeye çağırıyoruz. Çünkü terörizm zulmün bir sonucudur, yolsuzluk ise demokrasi, insan hakları ve gelişmenin olmamasının bir sonucudur.”

 

Dışişleri bakanları arasındaki ön görüşmelerde, teşkilatın 10 yıllık yol haritası olarak görülen “2025 Eylem Planı” üzerinde de uzlaşma sağlanmıştı.

 

İki yıl Türkiye’nin başkanlığını yapacağı bu teşkilat nedir?

 

İslam İşbirliği Teşkilatı ya da kısaca İİT (Arapça: منظمة المؤتمر الإسلامي, İngilizce: The Organisation of Islamic Cooperation, Fransızca:Organisation de la Coopération Islamique), Eylül 1969 tarihinde Fas'ın başkenti Rabat'ta toplanıp, İslam ülkelerini çatısı altında toplamak üzere kurulan 57 üyeye sahip, Avrupa Konseyi veya Birleşmiş Milletler gibi uluslararası hukuk tüzel kişiliğini haiz bir uluslararası teşkilattır.

 

38. Dışişleri Bakanları toplantısında alınan karar gereğince örgütün ismi İslam İşbirliği Teşkilatı olarak değiştirilmişti.

 

Dünyada nerede bir savaş varsa orada Müslüman kanı akıyor…

 

Batı dünyasının ve Putin’in hazmedemediği İslamiyet, toplumun disiplinini sağlayan ilahi bir kanundur.

 

Yüce İslâm dini, son din gerçek dindir.

 

Tarihimiz içerisinde İslamiyet'in, seçkin ve etkin bîr yeri vardır.

 

Bayramlarda, kandillerde, cumalarda, teravihlerde insanlarımız yüz-yüze, göz-göze bir araya gelmenin kaynaşmanın heyecanını yaşamıştır.

 

Çağlar, mevlid-mevlid, kandil-kandil bütünleşen Türk insanının din kardeşliği tezahürleri ile aydınlanmıştır.

 

Son asrın buhranı, insanları aynı inançta, aynı heyecanda birleştirememe başarısızlığıdır.

 

 İnsan; aklı duyguları, kaprisleri olan bir varlıktır.

 

Türk insanını savaşta ve barışta birleştiren fikir yüce islâm dinidir.

 

Din bir lüks değildir.

 

Din hayatın içindedir.

 

Yaşanan, davranışlarımıza ölçü olan, emir veren bir disiplindir.

 

"Namaz insanı her türlü edepsizlik ve kötülüklerden men eder." Ayet-i Kerimesi bunun ifadesidir.

 

Yine: "Yalan söyleyen ve yalan (gibi kötülük) ile amel eden kimse (Oruç

 

tutuyorum zannederek boşuna aç kalmasın! Onun yemeyi ve içmeyi bırakmasına Allah'ın fazla ihtiyacı yoktur." Hadis-i Şerifi de, ibadetlerin bir hikmetinin de insanın ahlâkını yüceltmek olduğunu teyit etmekledir.

 

Din, birlikleri oluşturan bir güçtür.

 

Din birliği; insan topluluklarını millet haline getiren onu diri ve ayakta tutan en önemli kaynaktır. Hiç kimse bu disiplinin dışında değildir.

 

Din, konuşurken, alışveriş ve görev yaparken, çalışırken, askerin, sivilin, işçinin, patronun, esnafın, tüccarın, amir ve memurun kısaca herkesin ruh enginliğinde duyması ve yaşaması gereken prensiplerdir.

 

Başka bir deyişle din, camide ve seccadede bırakılan bir konu değildir.

 

İşçiyi daha verimli,öğrenciyi daha çalışkan,halkı kanunlara karşı daha saygılı, piyasayı daha güvenli yapan faktörlerden biri de dindir.

 

Dine saygılı toplumda cinayet, karaborsa, kanunsuz fiyat artışı, adam kayırma, rüşvet, zimmet, kanunlara karşı isyan yoktur.

 

Bunlar dîne karşı saygısı azalmış, toplumlarda kolayca filizlenen içtimai hastalıklardır.

 

Kötülükler ve suçlar; polisin, jandarmanın görmediği yerde işlenirler.

 

Herkesin başına bir polis dikme İmkânı yoktur.

 

Bu disiplin, kalplere yerleştirilen sorumluluk ve din şuuru ile kolayca sağlanır. Öyleyse din eğitimi ve disiplini, suçların önlenmesi bakımından kanunlara yardımcıdır.

İslâm dînî; Gerici, tutucu değil, itici bir güçtür.

 

"İki gönü birbirine eşit olan aldanmıştır" diyen, çalışmayı ibadet sayan, hizmetçi ile efendiyi aynı sofraya oturtan, işçinin ücretinin teri kurumadan verilmesini emreden, fail hakkını hak sahibinin affına bırakan, toplumun içinde, ona yön veren, yücelten, yükselten bir dindir.

 

Dindar millet çalışkandır.

 

Fabrikasını kendisi kurar. Makinesini, ilacını, silâhını kendisi yapar. Madenini, petrolünü kendisi işletir.

 

O halde gerçek din, gerçek Müslümanlık; aydınlıktır, ışıktır, yeniliktir, medeniyettir.

 

Din toplumu ayakta tutan sosyal bağdır.

 

Tarihî zamanlar içerisinde okulun, yolun, ışığın girmediği yurt köşelerinde insanımız dinin bağlayıcı, düzen verici otoritesi ile ayakta kalabilmiştir.

 

Türk insanı, büyük çilelerden, tecrübelerden geçmiştir.

 

Halkımız arasında hâlâ "yetim malı" dokunulmaz şeydir.

 

Başkasının ırzı kendi ırzımızdır. Başkasının malı "Kul hakkıdır" diye korunmuştur.

 

Tarih boyunca devletin himaye edici elini her zaman yanında göremeyen insanımız; Türklüğü'nü bu sayede koruyabilmiş, hayatını böylece sürdürebilmiştir.

 

Tarihimizde ölüyü soyan, güçsüze saldıran, devlet malını yağmalayan örnekler yoksa bunu da Müslümanlığa borçluyuz.

 

Kul hakkını, Allah'ın engin affediciliğinin dışında bırakan prensip, tarihimizi maddeci ve yağmacı bir tarih olmaktan kurtarmıştır.

 

Tarihimizde, insan insanın kurdu değildir.

 

İslâmiyet'in güçsüzlere, kimsesizlere uzanan sosyal yardım ve dayanışma müesseseleri; sadece vatandaşları değil, en yakın akraba ve komşudan başlayarak bütün insanlığı kapsayan geniş kardeşlik müessesesini kurmuştur.

 

Müslümanlığın sosyal dayanışma ve yardım kurumları, zekât ve sadakadan ibaret değildir.

 

Doğan her çocuk toplumun teminatı altındadır.

 

Bu; Aidatsız, başvurmasız, karşılıksız toplu sigorta demektir.

 

Böyle teminat ancak Müslümanlık'ta vardır.

 

İlaç bulamayan hastadan, açlıktan kıvranan yoksuldan en yakından başlayarak çevre-çevre bütün toplum sorumludur. ''Komşusu aç iken tok uyuyan bizden değildir," Hadis-i Şerifi bu konuda en güçlü prensibi koymuştur.

 

 

İslâmiyet'te ölçü madde değildir.

 

"Ferdi cemiyettin kurdu" yapan anlayış, ihtiyar dünyamızı çeşitli blok çıkar ve kavgalarının insafsız arenası yapmıştır.

 

Vicdanları sarsan endişe, değer hükmü "madde" olan düşüncenin tahribatıdır.

Ölçü madde olursa, evlat ana babayı menfaati olduğu müddetçe sever.

 

Tüccar müşteriyi çıkarı olduğu için aldatır.

 

Asker cephede menfaati varsa savaşır. Böyle bir toplum: şerefli, mutlu bir toplum olamaz.

 

Toplum düzenimizi sağlayan, bizi millet yapan en önemli unsur da din’dir, kutsal iman varlığımızdır.

 

Müslümanlığa karşı olan milletler istemese de İslamiyet ilelebet payidar kalacaktır.

 

Bunun en somut örneği İstanbul’da yapılan İslam İşbirliği teşkilatının sonuç bildirgesinde açıklanan kararlardır.

 

O kararları sizlerle paylaşmak istiyorum:

 

İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinin sonuç bildirisinde, İstanbul merkezli İİT Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi'nin kurulmasına karar verildiği kaydedildi.

 

Türkiye'nin İİT Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi'ne ev sahipliği yapma teklifinin takdirle karşılandığı belirtilen bildiride, merkezin, İİT'nin İstanbul merkezli özel bir kurumu olarak faaliyete geçirilmesine karar verildiği bildirildi.

 

Suudi Arabistan ve tüm üye ülkelere, terörle mücadele konusunda destek verildiği aktarılan bildiride, teröre karşı İslam ittifakının desteklendiği vurgulandı ve konuyla ilgilenen ülkeler ittifaka katılmaya davet edildi.

 

Terörün her türlüsünün kesin biçimde lanetlendiği belirtilen bildiride, Hizbullah da Suriye,Bahreyn, Kuveyt ve Yemen'deki terörist faaliyetlerde bulunduğu, terörist hareketleri ve grupları desteklediği, üye ülkelerin güvenliği ve istikrarına zarar verdiği gerekçesiyle kınandı.

 

Bildiride, tüm ülkeler Libya'nın içişlerine müdahil olmaktan kaçınmaya çağrılırken,Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarını ihlal ederek ülkedeki silahlı gruplara silah temin edilmemesi gerektiği de vurgulandı.

 

Libya'ya herhangi bir askeri müdahaleye karşı çıkılırken, böyle bir durumun hem ülke hem de bölge açısından vahim sonuçları olacağının altı çizildi.

 

Bildiride, İİT Konferansı'nın Irak'ın DAEŞ ile mücadeledeki ve bölgeye kalıcı barış ve istikrar getirmedeki rolü vurgulanırken, DAEŞ'in Irak'ın Kerkük ilindeki Tazehurmatu ilçesinde sivillere karşı kimyasal silah kullanması "insanlığa karşı suç" şeklinde nitelendirilerek kınandı.

 

İİT'nin Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi'nin temsil ettiği anayasal düzeni desteklemeye devam ettiğinin de altı çizildi.

 

Somali'nin geleceğine yönelik daha aktif rol alması istendi.

 

Suriye'de devam eden şiddet ve katliamlardan derin endişe duyulduğu kaydedilirken, ülkenin birliği, bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunmasının önemine atıfta bulunuldu.

 

BM öncülüğünde devam eden Cenevre'deki Suriye görüşmelerine verilen desteğin teyit edildiği bildiride, insan haklarının her şeyden üstün tutulduğu, kanun önünde eşitliğin tanındığı, çoğulcu, bir mezhebe bağlı olmayan, demokratik, sivil sistemle yönetilen bir Suriye'nin inşa edilmesini sağlayacak siyasi geçiş sürecinin beklendiği belirtildi.

 

Uluslararası topluma, Sudan'ın dış borcunu silmesi çağrısında bulunulurken, tek taraflı dayatılan ekonomik yaptırımların ülke halkının refah ve kalkınmasını olumsuz etkilediği kaydedildi.Sudan'ın içişlerine yönelik her türlü yabancı müdahalenin tamamen reddedildiği vurgulanan bildiride, mahkeme kararının kalıcı olarak yürürlükten kaldırılması çağrısında bulunuldu.

 

Batı Trakya'daki Türk Müslüman azınlık sorununa desteğin yinelendiği bildiride, 12 adalardaki Müslüman nüfusla da birliktelik mesajı verildi.

 

Yunanistan, Müslüman azınlığın hakları, kimlikleri ve kültürlerine saygı duymaya ve garanti altına almaya çağrıldı.

 

1944'te anavatanlarını terk etmeye zorlanan Ahıska Türklerinin, devam eden ülkelerine geri dönüş süreçlerinin öneminin altı çizilen bildiride, sürecin yakından takip edildiği ifade edildi.

 

Gürcistan hükümetinin 2014'te kabul ettiği "Ahıskalıların Ülkelerine Dönmesi Stratejisi"nin olumlu karşılandığının kaydedildiği bildiride, Ahıska Türklerinin dönüşünü kolaylaştırmak ve Gürcü toplumuna entegrasyonlarını sağlamak üzere daha kapsamlı eylem planının kabul edilmesinin teşvik edilmesi gerektiği aktarıldı.

 

Kırım Müslüman Tatarlarının son durumlarıyla ilgilenildiğinin vurgulandığı bildiride, Kırım Tatarlarının statüsü, güvenliği ve emniyeti konusunun uygun şekilde ele alınması gerektiği belirtildi. Kırım Tatarlarının, din, kültür, eğitim ve mülkiyet haklarının etkin şekilde garanti altına alınması ve İİT Genel Sekreteri'nin, Tatarlarının durumunun araştırılması için gerekli çalışma ve bağlantıları kurması için faaliyetler yürütmesi gerektiği kaydedildi.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev'in 13 Nisan'daki ortak deklarasyonuyla başlatılmasına karar verilen İslami uzlaşı inisiyatifinden duyulan memnuniyetin vurgulandığı bildiride, söz konusu inisiyatifle İslam dünyasındaki ilişkilerde yeni bir paradigma elde edilmesinin hedeflendiği bildirildi.

 

Darfur'un kalkınması, güvenlik ve barışın tesisi amacıyla yürütülen Doha Barış Süreci'ne de destek yinelendi.

 

Myanmar'daki yeni hükümete, Arakan Müslümanlarının temel haklarının korunması ve temel vatandaşlık haklarının sağlanması için gerekli adımları atması çağrısında bulunulan bildiride, Arakan Müslümanlarına insani yardımların kolay şekilde ulaştırılmasına izin verilmesi gerektiği kaydedildi.

 

İşte ana hatlarıyla ZİRVE ve sonuç bildirgesi…

 

Hoşça kalınız.

 

24.04.2016