* İLETİŞİM NUMARALARI AYDIN KAYNARPINAR 05054830058ALİ BİLGİÇ 05055020621AHMET BAYAR 05357637429
* KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI ART NİYETLE KULLANDIKLARINI TESBİT ETTİK. BU NEDENLE NUMARALARI GİZLEDİK. ULAŞMAK İSTEDİĞİNİZ MEZUNLARIMIZIN TELEFON NUMARALARINI İLETİŞİM BÖLÜMÜNDEKİ TELEFONLARI ARAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ
  SEYFİ GÜNAÇTI 1971 MEZUNUMUZ EĞİTİMCİ YAZAR
Adana yollarında
  MUSTAFA VARLI 1963 MEZUNUMUZ E.HATAY İL MÜFTÜSÜ
HAYIRLI SABAHLAR
  AHMET BULUT 1970 MEZUNUMUZ EMEKLİ GAZİANTEP İL MÜFTÜSÜ
ŞEFKAT ABİDESİ ANALARIMIZ
  DR ALİ CAYMAZ 1990 Mezunumuz
İMAM-HATİP LER
  SELAMİ KAYTANCI 1971 Mezunumuz Eğitimci
Deve kuşu gibi olmak!..
  GAZİ MERT 1964 Mezunumuz Eğitimci Yazar
ANAMUR’DA BİR İLK: BILDIRCIN ÇİFTLİĞİM
  NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar
Diyanet İşleri Eski Başkanı’nın Mahcubiyeti!
  MUSTAFA AKDAĞ
İmam-Hatipler Yeniden Parlıyor
  İBRAHİM SAY 1999 Mezunumuz
EKMEK ARASI LAHMACUNDAN THE İMAM?A
  ADEM ARMAĞAN 1975 Mezunumuz Şair/Yazar
 
 
Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?
Çok iyi
İyi
Fena değil
Kötü

 
 

NİZAMETTİN DURAN 1975 Mezunumuz Eğitimci Yazar

İçimizdeki yabancı

İçimizdeki yabancı

 

Bu gelinen noktada diyebiliriz ki, bitmişliğin, tükenmişliğin, çaresizliğin ve zavallılığın adıdır söylenen sözler, sergilenen davranışlar, jestler ve mimikler!.. Histerik bir ruha yakalanmışçasına, şekilden şekle giren bir yüzü, masaya vuran bir eli görüyor, ağızdan kontrolsüzce çıkan sözleri işitiyorsunuz...

Hayret etmeyen mi kaldı; sahibinin çenesine kadar uzamış üst iki köpek dişinin arasından damlayan kanlar içinde dökülen sözlerine?

"Anayasa'yı değiştirelim; ne için? 'Başkanlık sistemini getireceğiz'. Bir kişi konuşacak, Türkiye susacak. Bir kişi konuşacak, hâkim ona göre karar verecek. Bir kişi konuşacak, ona göre milletvekili listeleri hazırlanacak. Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz. Açık ve net"  diye gürlüyor biri.

İşiten, bu sözlerin sahibinin son derce demokrat, başkalarının görüşlerine değer veren, seçimle liderlik koltuğuna oturmuş biri sanır! Öyle mi ki acaba? Bakıyorsunuz, hukuka o kadar lakayt ki, o kadar samimiyetsiz ki, en iddialı olduğu konuda bile, kamuoyunu aydınlatma fırsatı, ayağına kadar gelmişken savcının bu açıklama davetini kabul etmeyecek kadar söylediklerinden uzak!  

Bir yandan, halka dayalı bir sisteme yaslanacaksınız, diğer yandan da halkın iradesine, halkın kararına başvurmayı öngören bir teklif için, akli melekelerin yitirilmesi anlamına gelen bir hezeyanın ifadesi olan cümleler sarf edeceksiniz!..

Gerçi biz, yabancısı olmadığımız yakma, yıkma, asma, öldürme gibi insana yönelik, böylesine nefret yüklü bir geleneği sahiplenmenin her adımını, tarihi süreçte görebiliyoruz ve tanıyoruz.

Halkın kahir ekseriyetinin oylarıyla işbaşındaki hükümete alternatif olma becerisini gösteremeyen, ancak ve ancak türlü vesayet kurumlarıyla iş birlikteliği yaparak ve adeta onların temsilciliğine ve sözcülüğüne soyunarak, hükümete karşı,

"Ben bile sizi kurtaramam!" türünden bir hezeyanın, bir despotizmin, bir idari acziyetin geleneğini,

"Hukuk" kavramının içini boşaltarak ve istedikleri gibi eğip bükerek tepe tepe kullanan geleneği,

Halkçılığı kimseye kaptırmayan, ancak halkla yüzleşmeye gelindiğinde, halkın onlar için bir değer ifade etmeyen anlayışını, bunun yanında halkın teveccüh ettiği hükümet yetkililerini, darbecilerle birlikte darağacına gönderen sicilini,

Halkın seçtiği insanlara karşı, hem de milletin meclisinde, fiziki titrekliğin çok ötesinde insani, fikri ve siyasi titreklikle, "Bu kadına haddini bildirin!" diyerek, halkın tercihini saygısızca aşağılayan Neroni bir geleneği,

Hileli yasal yollara başvurarak, Kanun Hükmünde Kararname ucubesi ile bir gecede, 40 bin memuru işinden gücünden ederek, çoluk çocuğunun mağduriyetini umursamadan, merhametsizce ve adaletsizce perişan etmeye yönelik niyeti taşıyan bir geleneği…

Halkımız, bütün bunları iyi bilir, çünkü bu geleneğin yaptıklarından az çekmedi! Hepsini gördü ve yaşadı... Bu yüzdendir ki bunların yaptıklarıyla söylediklerinin çelişkilerle dolu olduğunun farkındadır.

Kaset marifetinin ortaya çıkardığı bir liderin başkanlığının niteliğini, uygunluğunu sorgulamak, onun peşinden gidenlere düşer elbet; olası iyiliği, onların şerefi; olumsuzluğu ise, onların utancı olur.

Kifayetsizlik bir yana, hazımsızlık ve ihanet affedilecek hususlar değildir. Diyelim ki, bir liderin üstün karizması karşısında tutunamıyorsunuz, gücünüz her bakımdan (plan, program, proje üretmek ve atılımda bulunmak) yetmiyor, baş edemiyorsunuz, acziyet içerisine düşmüşsünüz!.. Tamam da, yabancı güçlerin, yabancı devletlerin çıkarları doğrultusunda onların yanında yer alarak kendi kalesine gol atan futbolcu konumunu nasıl içinize sindirip hazmedebiliyorsunuz? Topu rakip kaleden çıkartıp kendi oyuncularına çalım ata ata kendi kalesine topu yuvarlamak ve rakip takıma zafer kazandırmak!.. Nasıl bir duygu ve bunun karşılığı nedir sizce?

‘Terörle Mücadele Yasası' konusunda da Avrupa'nın yanında durarak, “Bir taraftan vize serbestisi isterken diğer taraftan AB'nin ortaya koyduğu terör yasası standartlarına karşı durmak çelişkili olur” ifadesini, değil bir lidere, sıradan bir yurttaşımıza yakıştırabilir misiniz?

Tarihi ve ibretlik bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim:

Organizatörler, Kurtdereli Mehmet Pehlivan’ı Avrupa’daki güreşlere davet etmişlerdi. O da gider. Katıldığı tüm karşılaşmaları kazanıyordu. Bu da seyirci kaybına neden olduğundan bir çare aranmaya başlandı. Seyirciyi tekrar çekebilmek için kendisine şike teklif edilir: Bazı güreşlerde yenilmesini isterler, yani. Bunun için kendisine daha fazla para vereceklerini söylerler. Kurtdereli bu teklifleri; “Ben her güreşte arkamda Türk Milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm” diyerek kabul etmemiştir.

Bunu duyan Atatürk, böylesine yüce bir ruha sahip olan bu cihan pehlivanımızla gurur duymuş ve onu diğer tüm sporculara örnek göstererek ödüllendirmiştir.

Son zamanlarda artarak devam eden, içimizden bazılarının, ülkesini dışarıya jurnalleyen, kötüleyen, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle birleştiren sesleri duyulmaktadır!..

Acaba, Atatürk şimdi işitseydi bu sesleri ve görseydi bu seslerin sahiplerini nasıl değerlendirirdi? Bir düşünün bakalım. 

17.05.2016